TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça'nın TÜSİAD Boğaziçi Enstitüsü 5. Yıllık Semineri Konuşması

TÜRKONFED Başkanı Süleyman Onatça'nın TÜSİAD Boğaziçi Enstitüsü 5. Yıllık Semineri Konuşması

Sayın Bakanım,

Değerli konuklar ve değerli basın mensupları,

TÜRKONFED adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Öncelikle Institut du Bosphore’un 5. Yıllık Semineri’nde “Yerel Aktörlük” konusunu tartıştığımız bu oturuma nazik davetiniz için teşekkürlerimi sunarım.

Bildiğiniz üzere TÜRKONFED olarak öncelikli konularımızın başında “Bölgesel Kalkınma” gelmektedir. Avrupa Birliği ile uyum sürecinde belirlenen ve Türkiye’nin İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması’nda 26 bölgenin 15 bölgesinde federasyonumuz bulunmaktadır. Her yıl bölgesel federasyon sayımızı artırmak için proje ve çalışmalarımız devam etmektedir. Öncelikli konumuz olan “Bölgesel Kalkınma” konusunda her yıl bölgeler arası farkların giderilmesine yönelik çeşitli raporlar ve çalışmalar hazırlıyoruz. Bunlardan en güncel olan raporumuz “Orta Gelir Tuzağı’ndan Çıkış” raporudur. Orta Gelir Tuzağı, Türkiye’nin 3 farklı gelir kısmından oluştuğunu ortaya koyan bir rapor oldu. Raporumuzun ikinci cildinde ise 3 farklı gelir bölgesine önerilerle getirerek orta gelir tuzağında olan illere tuzaktan çıkış, düşük gelirli bölgelere de bir üst basamağa çıkmak için çözüm önerileri sunmaya çalışacağız.

Bir diğer projemiz olan “Bölgesel Kalkınmada Yerel Dinamikler” rapor serisi ile Türkiye’nin çeşitli illerini ele alarak her ilin olumlu ve olumsuz yönleri ortaya koyarak bölgesel kalkınmaya katkıda bulunmayı hedeflemekteyiz. Bölgesel Kalkınmada Yerel Dinamikler serisinin ilk raporu Çorum için yapılmıştı, önümüzdeki aylarda ise Tunceli ve Edirne için raporları yayınlayacağız. Bu rapor serisi ilin sosyo-ekonomik görünümünü ortaya koymanın yanı sıra ilin gelecek yıllarda çeşitli varsayımlara göre büyüme perspektiflerinin belirlenmesini ve büyümenin hızlandırılması için uygulayabilecek çözüm önerilerini içermektedir. Rapor hazırlığı çerçevesinde akademik çalışmalarla ildeki iş insanlarının, STK’ları, idari yöneticileri ve kanaat önderlerini bir araya getirerek bu raporlarımızın ilerde il için yaratılacak olanakları geliştirmenin yanı sıra bölgedeki komşu iller ile rekabetçiliği artırarak altyapı, katma değer ve ticaret artışı gibi olanaklar sunması hedeflemekteyiz.

Bölgesel kalkınma konusundaki çalışmalarımızdan Türkiye’de bölgesel farklılıkların derin olduğunu ve zaman içinde bu farklılıkların kapanmasında sınırlı bir mesafe alınabilmiş olduğunu görüyoruz. Ülke ekonomisi hızla gelişmeye devam ederken derin bölgesel farklılıkların devam ediyor olması, izlenen politikaların isabetinin sorgulanmasını gerektiriyor.

Türkiye’de bölgesel kalkınma politikalarının geçmişi çok yeni. Türkiye bölgesel politikalarla ilk kez Güneydoğu Anadolu bölgesinde uygulanan GAP projesi ile tanıştı. Ardından Doğu Anadolu bölgesi için DAP ve Doğu Karadeniz bölgesi için DOKAP projeleri gündeme geldi. Ancak, bölgesel kalkınma politikalarında merkezi bir bakış açısının egemen olduğu bu projelerde yerel bilgi ve aktörlerin katkılarından yararlanmak tam olarak mümkün olmamıştır.

Türkiye’de bölgesel kalkınma politikalarında teşvik sisteminin yanı sıra bölgesel politikaların ivme kazanması ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınması, AB’ye tam üyelik süreci ile başlamıştır.

Ancak bölgeye has sorunları göz ardı ederek, sorunları parasal teşvik tedbirleri ile dengelemeye çalışan bir anlayışın bölgesel kalkınma farklılıklarını giderme konusunda sınırlı sonuç üretmesi olağandır. Bunun yerine, parasal teşvik vermeden önce bölgenin gelişmesini engelleyen konuları saptayıp sorunları ortadan kaldırılmak daha yararlı olmaktadır. Sadece teşvik tedbirleri ve vergi kolaylıkları gibi önlemler, yatırımları kalifiye ve kalifiye olmayan işgücü ile teknolojiyi geri kalmış bölgelere çekmekte yetersiz kalmaktadır. Üstelik merkezi yönetimin yüklü parasal yardımları üzerine kurulu bu tür politikalar bir kez uygulanmaya başlandıktan sonra siyasi olarak terk edilmesi çok güçtür. Bu nedenle bu tür politikalar bölgenin kendi kaynaklarının gelişimini de engelleyebilmektedir.

Bölgelerin rekabet gücünün artırılmasında esas alınan mekanizma Bölgesel Kalkınma Ajanslarıdır. AB’ye uyum sürecinin bir parçası olarak, gelişmişlik faktörleri göz önüne alınarak belirlenen 26 bölge bazında DPT’nin koordinasyonunda kurulan kalkınma ajansları, yönetimden yönetişime doğru bir değişen bir anlayışın ürünü olması doğrultusundadır. Ajanslar, ulusal politikaların yukarıdan-aşağı yaklaşımına karşı, aşağıdan yukarı bir yaklaşıma dayanmaktadır. Tabii ajansların bunu başarması toplumdaki yerel aktörlerin kalkınma sürecinde karar alma mekanizmalarına daha etkin katılmalarına bağlıdır.

Türkiye’de kalkınma ajansları anlayışının uygulamaya yansımasında bazı sorunlar görülse de, kalkınma ajanslarının kurulması Türkiye’de bölgesel gelişme dinamiklerinin hayata geçirilmesinde önemli bir aşama teşkil etmektedir. TÜRKONFED olarak ajansların mevcut  yapısı ile daha iyi çalışabilmesi için destek vermekte ve çeşitli bölgelerde, konfederasyonumuza bağlı 62 federasyon/dernek ile 19 ajansın kalkınma kurulunda yer almaktayız.

TÜRKONFED’in kalkınma ajanslarındaki tecrübesi, bu ajanslarda merkezi idarenin ağırlığının azaltılarak yerel aktörlerin katılımının güçlendirilmesi ve yönetişim yapısının iyileştirilmesi ile çok daha iyi sonuçlar alınabileceğini ortaya koymaktadır.

Bölgesel kalkınmanın lokomotifi olan Sivil Toplum Kuruluşlarının, Kalkınma Ajanslarının yapısında daha etkin bir rol alması, bölgedeki sorunların tespit edilmesi ve çözüm önerileri konusunda yerel aktörlerin, sanayicilerin, KOBİ’lerin görüşlerinin alınabilmesine adına önem taşımaktadır. Türkiye’de kalkınma ajanslarının daha etkili çalışması, “Orta Gelir Tuzağı” raporunda da bahsetmekte olduğumuz “3 farklı Türkiye” arasındaki bölgesel gelir farklılıklarının giderilmesini sağlayacaktır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, TÜRKONFED adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Paylaş: