AB Mevzuatı ile Uyumlu İlaç Ruhsatlandırma Yönetmeliği

AB Mevzuatı ile Uyumlu İlaç Ruhsatlandırma Yönetmeliği

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (“TİTCK”) tarafından hazırlanan yeni Beşeri Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği (“Yönetmelik”) 31686 sayılı ve 11 Aralık 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelik ile, 2005 yürürlük tarihli Beşerî Tıbbi Ürünler Ruhsatlandırma Yönetmeliği’nde (“eski Yönetmelik”) yer almayan ancak halihazırda TİTCK uygulamasında var olan süreçlerin güncel bir şekilde mevzuata yansıtılmasının ve mevzuatın 2001/83/EC sayılı Avrupa Birliği (“AB”) Direktifi’ne uyumlu hale getirilmesinin amaçlandığı görülmektedir. Bu kapsamda, Yönetmelik’in öne çıkan yeni hükümlerine aşağıda yer verilmektedir.

Referans ve Eşdeğer Beşerî Tıbbi Ürün

Yönetmelik’in tanımlar maddesinde yapılan değişiklikler ile halihazırda mevcut olan beşeri tıbbi ürün ve etkin madde gibi kavramların tanımları detaylandırılırken, biyobenzer ürün, hibrit başvuru ve lisansör firma gibi eski Yönetmelik’te yer almayan kavramlara ilişkin tanımlar da eklenmiştir.

Tanımlar maddesinde yapılan en dikkat çekici değişikliklerden biri de, orijinal ve jenerik beşeri tıbbi ürün terimlerinin yerini referans ve eşdeğer beşeri tıbbi ürün ifadelerinin almış olmasıdır. Yapılan bu değişikliğin temel sebebinin, Türkiye’deki mevcut fiyatlandırma ve geri ödeme mevzuatına terimsel açıdan uyum sağlamak olduğu düşünülmektedir.

Kısaltılmış Ruhsat Başvurusu Türleri

Yönetmelik kapsamında ruhsatlandırma süreci ve ruhsat sahibinin yerine getirilmesi beklenen gereklilikler daha net ve detaylı bir şekilde düzenlenmiş, ruhsat başvurusu sonucunda verilecek kararlar kabul, usulden ret ve esastan ret olmak üzere sınıflandırılmıştır. Ayrıca, ruhsat başvurularının önceliklendirme süreçlerine yönelik hükümler eklenmiştir.

AB mevzuatı ile uyum kapsamında kısaltılmış ruhsat başvurusu türleri, bilgilendirilmiş muvafakatlı başvuru, yerleşmiş tıbbi kullanım başvurusu, alerjen ürün başvurusu, eşdeğer tıbbi ürün başvurusu, hibrit başvuru, biyobenzer tıbbi ürün başvurusu ve sabit kombinasyon başvurusu olmak üzere yedi başvuru tipi olarak yeniden düzenlenmiştir.

Söz konusu madde çerçevesinde, eski Yönetmelik’te bulunmayan alerjen ürün başvurusu kısaltılmış ruhsat başvurusu türlerine eklenmiş, biyobenzer tıbbi ürün başvurusuna ilişkin olarak, yine yakın zamanda TİTCK tarafından yayınlanan Biyobenzer Ürünler Hakkında Kılavuza atıfta bulunulmuş ve bu sayede Kılavuz ve Yönetmelik arasında mevzuat ilişkisi kurulmuştur.

Ayrıca, kısmen referans ürünün verileri ve kısmen de yeni ürüne ait çalışmalardan elde edilen veriler kullanılarak yapılacak ruhsat başvurusu türünün hibrit başvuru olarak isimlendirileceği düzenlenmiştir. Önceki Yönetmelik’te de yer alan yerleşmiş tıbbi kullanım başvurusuna daha somut bir kriter getirilerek, herhangi bir ülkede en az 10 yıl kullanıldığı tespit edilen kabul edilebilir etkililik ve güvenlilikle yerleşmiş iyi bilinen bir tıbbi kullanımının olması durumunda bu tür bir başvuru sunulabileceği ifade edilmiştir.

İlaçların Piyasada Bulunabilirliği

Yönetmelik kapsamında ilaçların piyasada bulunabilirliğine ilişkin problemlerin önüne geçilebilmesi adına, ruhsatın askıya alınması, iptali ve ruhsat sahibinin sorumluluğunu düzenleyen maddelerde kapsamlı değişiklikler yapılmıştır.

Eski Yönetmelik’in ruhsatın askıya alınması ilişkin hükümleri kapsamında ruhsat verilmiş bir tıbbi ürünün ruhsatlandırıldıktan sonra 3 yıl içinde fiili olarak pazara sunulmaması veya daha önce pazara sunulmuş olan ruhsatlı bir ürünün kesintisiz bir yıl boyunca pazarda mevcut olmaması halinde ilgili beşerî tıbbi ürünün ruhsatı askıya alınmaktaydı. Yönetmelik ile bu hüküm yerine aşağıdaki iki yeni ruhsatı askıya alma nedeni getirilerek piyasada bulunurluğun arttırılmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır:

• TİTCK tarafından uygun bulunması şartıyla, ticari serinin büyüklüğü nedeniyle tek bir ülke piyasası için üretilmediği veya ülkemiz piyasasına sunulamadığı durumlar hariç olmak üzere; bir beşerî tıbbi ürünün ruhsatlandırıldığı tarihten itibaren ilk 30 ay içinde en az bir ticari serisinin piyasaya sunulmaması.

• Ülkemizde imal edilen ve daha önce piyasaya sunulmuş olan, karekod uygulaması kapsamındaki ruhsatlı bir beşerî tıbbi ürünün kesintisiz 30 ay boyunca en az bir ticari serisinin yurt içi veya yurt dışı piyasalarda; ülkemize ithal edilen ürünler için ise yurt içi piyasada olmadığının belirlenmesi veya karekod uygulamasının kapsamı dışındaki beşeri tıbbi ürünler için piyasaya sunulduğunu gösteren resmî belgelerin TİTCK’ya sunulmaması.

Yönetmelik, ruhsatın yukarıda belirtilen sebeplerle askıya alınması halinde, ruhsat sahipleri için bir taahhüt mekanizması olanağı da öngörmektedir. Söz konusu taahhüt mekanizması uyarınca, ruhsatı askıya alınan ürünlerin tekrar piyasaya verilmek istenmesi halinde TİTCK tarafından belirlenen usullere uygun olarak, ürünü en geç 6 ay içinde piyasaya arz etme taahhüdü ile TİTCK’ya ruhsatın askıdan indirilmesi için başvuru yapılabilecektir. TİTCK tarafından uygun bulunması durumunda ürün ruhsatı askıdan indirilecek ancak, taahhüt edilen süre içerisinde ürünlerin piyasaya arz edilmemesi halinde ruhsatın iptali hükümleri uyarınca işlem tesis edilecektir.

Bununla birlikte, halk sağlığı ve ilaca erişimin sürdürülebilirliği açısından önem arz eden beşeri tıbbi ürünler açısından özel bir düzenleme getirilerek, bu ürünlerin, TİTCK tarafından talep edilmesine rağmen, talep tarihinden itibaren 6 ay içinde ruhsat sahibi tarafından piyasaya arz edilmemesi halinde ruhsatın askıya alınacağı düzenlenmiştir. Ancak, halk sağlığı ve ilaca erişimin sürdürülebilirliği açısından önem arz eden beşeri tıbbi ürünlerin hangi kriterlere göre belirleneceği konusunda Yönetmelikte açık bir düzenleme bulunmamaktadır.

Son olarak, ruhsat sahibinin yükümlülüklerine ilişkin maddeye yapılan ekleme ile ruhsat sahibinin, piyasada olan bir ürününün herhangi bir nedenle piyasaya veremeyecekse bu durumun oluşmasından en az 30 gün önce TİTCK’ya ürünü piyasaya veremeyeceğini bildirmekle yükümlü olacağı, aksi halde ruhsat sahibinin ruhsatın askıya alınması yaptırımı ile karşı karşıya kalacağı düzenlenmiştir.

Satış İzninde Numune Sunumu Zorunluluğu Sona Erdi

Eski Yönetmelik uyarınca beşerî tıbbi ürünler için satış izni yapılırken, ruhsata esas bilgilerle üretilen bitmiş ürün numunesinin TİTCK’ya sunulması talep edilmekteydi. TİTCK tarafından satış izni numunesinin teminindeki zorlukların ürünün piyasaya sunumunda ve geri ödeme süreçlerinde gecikme yaşanmasına yol açtığının tespit edilmesi üzerine yeni düzenlemede numune sunumu zorunluluğu kaldırılmıştır.

Bu doğrultuda, Yönetmelik ile önceki düzenleme uyarınca yeniden satış izni alınmasını gerektiren ambalaj bilgilerinde, özelliklerinde veya kullanma talimatında değişikliğe yol açan işlemler için yeniden satış izni alınmasına gerek olmadığı, ancak, üretim yerinin yurtdışından ülkemize ya da ülkemizden yurtdışına transferi, ambalaj boyutu değişikliği, ruhsat devir işlemleri sonrasında ve 22 nci maddenin beşinci fıkrası doğrultusunda ruhsatının askıda olma durumu kaldırılan ürünler piyasaya sunulmadan önce; maddede belirtilen belgeler ile birlikte TİTCK’ya başvurularak satış izni alınması gerekeceği düzenlenmiştir.

Koşullu ve İstisnai Durumlarda Ruhsatlandırma

Yeni düzenleme ile koşullu (acil kullanım onayı) ve istisnai durumlarda ruhsatlandırmaya ilişkin prensipleri ortaya koyan hükümler getirilmiştir. Bu çerçevede, koşullu ve istisnai ruhsat başvurularının Öncelik Değerlendirme Kurulu tarafından inceleneceği ve her iki ruhsat türünün de 1 yıllık süreyle verileceği düzenlenmiştir.

COVID-19 pandemisinde uygulanacak aşıların hızlı bir şekilde piyasaya sunulabilmesini sağlamak amacıyla hayatımıza giren acil kullanım onayı (“AKO”), eski düzenlemeye eklenen bir madde ve hemen ardından çıkarılan bir kılavuz ile düzenlenmekte ve yalnızca aşılara ilişkin AKO verilmesi durumunu kapsamaktaydı.

Yeni düzenleme ile, AKO’nun aynı zamanda koşullu ruhsatlandırma olarak adlandırıldığını ve tüm beşeri tıbbi ürünler açısından uygulanabilir bir düzenleme haline geldiğini görmekteyiz. Yönetmelik’te koşullu ruhsat başvurularının genel kriterleri düzenlenmiş ve başvuruların değerlendirilmesi açısında AKO Kılavuzunun uygulanacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda söz konusu kılavuzda bir değişiklik yapılması gerekcektir, zira, AKO Kılavuzu yalnızca aşılara yönelik AKO sürecini düzenlemektedir. Öte yandan, yeni düzenleme yapılmasının temel amacı AB mevzuatı ile uyum sağlamak olmakla birlikte, aslında AB’de birbirinden farklı başvuru türleri olarak düzenlenen AKO ve koşullu ruhsatlandırma düzenlemelerinin eşdeğer terimler olarak kabul edildiği görülmektedir.

Yönetmelik uyarınca ruhsat sahibinin TİTCK talebi üzerine derhal ya da asgari olarak 6 ayda bir Kuruma periyodik yarar/risk değerlendirme raporu sunulması öngörülmüştürr. TİTCK, koşullu ruhsat verilen ürünler için ruhsat sahibinin Yönetmelik’te belirtilen gereklilikleri yerine getirmesini ve yarar/risk dengesinin pozitif olduğunun teyit etmesini sağlamak üzere, devam etmekte olan çalışmaları tamamlaması ya da yeni çalışmalar gerçekleştirmesi için spesifik zorunlulukları tespit edecektir. Sonrasında, koşullu ruhsatlandırılmış ürüne ait spesifik zorunlulukları ve bu zorunlulukların tamamlanması için gereken takvim TİTCK tarafından resmî internet sayfasında yayımlanacaktır ve. Takvim uyarınca öngörülen spesifik zorunlulukların tümünün yerine getirilmesi durumunda TİTCK tarafından spesifik zorunluluklara tabi olmayan ruhsat düzenlenmektedir.

İstisnai durumlarda ruhsatlandırma ise, eski düzenlemede de var olan bir uygulama olmakla birlikte, başvuru kriterleri, başvuru yapılacak TİTCK birimi ve istisnai ruhsatın geçerlilik süresi yeni düzenleme ile daha net hale getirilmiştir.

Değerlendirme

Özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde AB tarafından aşılara koşullu ruhsat verildiği ve AB Komisyonu tarafından yapılan açıklamalarda koşullu ruhsatlandırma ve AKO’nun farklı süreçler olduğunun vurgulandığı göz önüne alındığında, Türkiye’de koşullu ruhsatlandırma hükümlerinin TİTCK nezdinde nasıl uygulanacağı henüz açıklanmamıştır.

-----

İlaç, Tıbbi Cihaz ve Sağlık Hukuku

Dicle Doğan ve Beste Turan

Paylaş: