TÜRKONFED Başkanlar Konseyi'nden Ortak Çağrı

TÜRKONFED Başkanlar Konseyi'nden Ortak Çağrı

"Ekonomik faaliyetin ve mali piyasaların, siyaset ve dış politika sorunlarından etkilenmemesini sağlamalıyız."

TÜRKONFED Başkanlar Konseyi, konfederasyon yönetim kurulu üyeleri ve 29 federasyon başkanının katılımı ile "Olağanüstü Gündem" ile İstanbul’da toplandı. Siyaset, ekonomi ve dış politika ekseninde yaşanan gelişmelerin değerlendirildiği toplantıda -mali piyasalarda yaşanan istikrarsızlık ve reel sektörde durgunluk ortamında- KOBİ’lerin yaşadığı sıkıntılar ve çözüm önerileri tartışıldı.

Toplantı sonrasında TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan tarafından AB KOBİ Sözleşmesi'nin “Önce Küçüğü Düşün” İlkesi çerçevesinde ortak bir çağrı da yapıldı. Bu çerçevede KOBİ'lerin daha fazla büyüme ve istihdam yaratabilmesi ve rekabet güçlerinin artması için yasal düzenlemelerin -başta ödeme ve tahsilat uygulamaları olmak üzere- AB standartlarına getirilmesi gerektiğinin altı çizildi.

Ülkemizde 26 Kalkınma Ajansı’nın olduğu bölgelerde federasyon, dernek ve iş insanlarıyla Anadolu’da yaygın bir örgütlenmeye sahip olan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), Başkanlar Konseyi’ni toplantıya çağırdı. 26 bölgesel, 3 sektörel federasyon başkanı ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Üyeleri, İstanbul’da olağanüstü gündemle toplandı.

Her renk ve sesten iş insanının temsil edildiği, Orhan Turan’ın başkanlığında gerçekleştirilen konsey toplantısında ana gündem “demokrasi ve ekonomi”ydi. Siyaset, ekonomi ve dış politika ekseninde ülkemizin içinde bulunduğu mevcut durum, Anadolu’daki KOBİ’lerin yaşadığı sıkıntılar ve önlemler “ortak akıl ve ortak vizyon” ile masaya yatırıldı.

Başkanlar Konseyi’nde, “gelişmiş bir ekonomi için gelişmiş bir demokrasi” anlayışının içselleştirilmesi çerçevesinde ekonomi ile demokrasi arasında dolaylı değil, doğrudan bir ilişkinin olduğu vurgulandı. Hukukun üstün olduğu bir devletin, hızlı ve adaletli işleyen bağımsız yargının, katılımcı-şeffaf-kapsayıcı bir yaklaşımın, tüketim değil üretim ekonomisi temelli yeni bir modelin, Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin ve Avrupa Birliği üyeliği perspektifinin “ortak hedef ve ortak vizyon” olması gerekliliği de dile getirildi.

TÜRKONFED Başkanlar Konseyi sonrasında şu açıklama yapıldı: 

“Ülkemizin siyaset, ekonomi ve dış politika alanlarında -birbirleriyle bağlantılı ama aynı zaman dilimi içerisinde, aynı yöntemlerle çözümlenemeyecek- bir ‘Sorun Yumağı’nda bulunduğu artık kamuoyu tarafından genel kabul gören bir gerçektir.

  • Siyaset alanında; referandum sonrasında parlamenter sistemden cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş, ülkemizin karşı karşıya kaldığı kapsamlı ve uzun vadeli bir yönetim reformu niteliğindedir. Cumhurbaşkanlığı sisteminin etkinlik kazanması için gerekli ve yeterli içtihadın oluşması zaman alacaktır.
  • Dış politika alanında; ABD-Suriye-Mülteci Sorunu-AB zincirinin her halkasında baş gösteren ‘savaş ve barış’ sorunları, ancak iki taraflı ve çok taraflı müzakerelerle çözümlenebilecek, hızlı sonuç alınamayacak konulardır.
  • Ekonomik alanda; üretim potansiyelimizi aşan büyüme süreci, şirketler ve hane halkı kesimlerini borç-kur-enflasyon-faiz sarmalına iterek, ödeme sistemini kilitlemiş ve hiç arzu etmediğimiz firma iflas/istihdam kaybı sorunlarına yol açacak bir noktaya ulaşmıştır. Ekonomik faaliyette durgunluğun derinleşmesi ve sosyal alanda işsizliğin artışı, kaçınılmaz olarak, siyaset ve dış politika sorunlarımızın çözümüne de son derece olumsuz etki yapacaktır. Ekonomik sorunlarımızı, siyaset ve dış politika sorunlarından -izole etmek/tecrit etmek anlamında- ayırmalı, ekonomik faaliyetin ve mali piyasaların siyaset ve dış politika sorunlarından etkilenmemesini sağlamalıyız.

Bu nedenle, bu ‘Sorunlar Yumağı’nı çözmeye ekonomiden; dolayısıyla da finansal dalgalanmalara dayanma gücü düşük KOBİ'lerden başlamalıyız. Türkiye’de KOBİ’lerin ‘Geleceğin büyük firmaları’ olmalarının önündeki en büyük engel işi kaybetmemek adına alacaklarını zamanında alamamalarına itiraz edememeleridir. Bazı ülkelerde ‘tedarik zinciri zorbalığı’ olarak da adlandırılan bu durum, KOBİ’lerde rekabet kaybına sebep olmaktadır. KOBİ’lerin finansmana erişimde orta ve büyük ölçekli firmalara göre, her zaman daha dezavantajlı olduğu göz önüne alındığında, finansman kaynaklarının pahalandığı ve azaldığı dönemlerde, işler KOBİ’ler için daha da zorlaşmaktadır. Dolayısıyla, KOBİ’ler için öncelikli olarak birtakım adımlar atılması hem kısa hem de uzun vadede piyasa dalgalanmalarının etkisinin sınırlı kalmasına yardımcı olacaktır. Tahsilat güçlüğü ile ilgili problemlerin KOBİ’lerde finansal krize sebep olmasını engellemek amacıyla, ‘Önce Küçüğü Düşün İlkesi’ çerçevesinde önlemler alınması önem taşımaktadır.

TTK’nın 1530. Maddesi AB’nin Geç Ödeme Direktifi ile benzer bir mantıkla çıkarılmış olsa da kanunun çıkış ve uygulama aşamasındaki bazı aksaklık ve eksiklikler göze çarpmaktadır:

  1. Kamu Kurumları: TTK’daki 1530. Madde ile AB Geç Ödeme Direktifi arasındaki en önemli fark, Türkiye’deki kanunun kamu kurumları ve belediyeleri kapsamamasıdır. Sadece özel sektörün dahil olduğu bir kanun hem uygulama aşamasında hem de rekabet koşulları açısından sorunlar doğurmaktadır. 
  2. Ödeme Süresi: Ödemenin yapılması için öngörülen sürenin AB’deki 30 gün yerine, Türkiye’de 60 gün olarak belirlenmiştir. Ekonomilerin KOBİ düzeyinde yarıştıkları bir dönemde, ödeme gecikmelerinin diğer ülkelere göre uzun olması, Türkiye KOBİ’lerinin rekabetçiliğini olumsuz etkilemektedir
  3. Uygulama Pratiği:  TTK’daki KOBİ’ler için yer alan bu uygulamaların fiilen 60 günde dahi uygulanmadığı belirtilmektedir. Diğer ülkeler, kanunun uygulanabilmesi için farklılaşan uygulamalar kullanmakta ve sürecin KOBİ’lerin lehine döndürülmesi için mekanizmalar yerleştirmektedir. 

Yine son günlerde finans ve reel sektörün yeniden yapılandırılması süreci ile ilgili yapılan tartışmalarda da KOBİ’ler ihmal edilmektedir. Bu noktada;

  1. Yeniden yapılandırmaya KOBİ’lerin dahil edilmesi: Finans sektörü ya da İstanbul Yaklaşımı’ndaki gibi, büyük firmaların yeniden yapılandırılması sürecine, ‘Önce Küçüğü Düşün’ ilkesi çerçevesinde KOBİ’lerin de dahil edilmesinin sağlanması; yapılandırma sürecinden KOBİ’lerin nasıl yararlanacaklarıyla ilgili belirsizliğin giderilmesi; KOBİ’lerin sıkıntıya düşmelerine neden olan nakit sıkışıklığı konusunda, geri ödeme sürelerinin kısaltılması ve KOBİ’lerin ödemede önceliklendirilmesinin yasa ya da yönetmeliklerle netleştirilmesi; bu gerçekleştirilemiyorsa ilkesel olarak Centilmenlik Anlaşması’na eklenmesi.
  2. Şeffaflık: Bankalar ve şirketlerle ilgili bilgi akışında şeffaf bir kamuoyuna bilgilendirmenin sağlanması; iletişimin doğru, etkin, etkili ve doğru zamanlama ile yapılmasıyla bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi; özellikle finans sektörüne ilişkin BDDK’nın daha proaktif bir yaklaşım içinde olması.
  3. Ortak çözüm: Finans ve reel sektörün sorunlarının ortak olarak çözülmesi adına verimlilik ve ortak faydayı maksimize edecek çerçeve yaklaşımlar üretilmesi. Bunun için ilgili mekanizmaların özel sektör-kamu ve STK’ları da kapsayacak şekilde oluşturulması; etkin bir şekilde işletilmesi kalkınma odaklı sürdürülebilir bir ekonomiye geçişi sağlayacaktır.

Ayrıca, Anadolu’daki KOBİ’lerimizin ‘TL teminatların yetersiz kalması ve teminat değerlerinin düşürülmesi ile gittikçe azalan vadelerle borçlanmaya başlanılması, artan banka komisyon ücretler ile teminat mektubu faiz oranları ve likit şirketlerde kredinin önceden çağrılmasının ödeme dengesi ile nakit sıkışıklığı sorunlarına’ yol açtığını gözlemlemekteyiz.

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün ‘Ordumuzun kazandığı zaferler ne kadar büyük olursa olsun, bunlar iktisadi zaferlerle tamamlanmadıkça eksik kalırlar’ özdeyişini her zaman hatırımızda tutmalıyız. Her 10 yılda bir yaşanan sorunları, geçmişin yöntem ve yaklaşımları ile çözmek mümkün görünmemektedir. Bu süreçten, içe kapanarak değil ancak ‘değişerek’ çıkabiliriz. Ülkemiz, milletimiz, politika yapıcılarımızı, akademi dünyası, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarımız bu potansiyele ve enerjiye sahiptir. Sorunlarımızdan, ancak kapsayıcı bir yaklaşım, ortak bir ütopya ve yeni bir hikâye ile güç birliği yaparak çıkabiliriz. TÜRKONFED ve ona bağlı 29 federasyon olarak tüm üyelerimizle ülkemiz için değer yaratmaya; her türlü desteği ve katkıyı vermeye hazırız.

Paylaş: