Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2020 Faaliyet Yılı Olağan Toplantısı Gerçekleşti

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2020 Faaliyet Yılı Olağan Toplantısı Gerçekleşti
TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, “Hemen her gün hiç ummadığımız ve planlarımızı bozan gelişmeler oluyor. Dikkatimiz ve gayretimizi odaklamakta güçlük çekiyoruz. Buna iş dünyasında VUCA dönemi diyoruz” dedi. 

 

TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, “Hemen her gün hiç ummadığımız ve planlarımızı bozan gelişmeler oluyor. Dikkatimiz ve gayretimizi odaklamakta güçlük çekiyoruz. Buna iş dünyasında VUCA dönemi diyoruz” dedi. 

Antalya Sanayici ve İş İnsanları Derneği (ANSİAD) 2020 faaliyet yılı 3’üncü Olağan Toplantısı Akra Hotel’de gerçekleştirildi. Toplantı Başkanlığını ANSİAD Geçmiş Dönem Başkanı & Batı Akdeniz Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu (BAKSİFED) Yönetim Kurulu Başkanı & Özgüntur İnşaat A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı & Antabil Özel Eğitim Tur. ve Tic. A.Ş. Yönetim Kurulu Başkan Vekili Abdullah Erdoğan’ın gerçekleştirdiği toplantının konuğu, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı & ODE Yalıtım Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan oldu. ‘Belirsizlik Dönemlerinde Hayatta Kalma Yolları: Kurumsal Esneklik ve Dayanıklılık’ konusunun konuşulduğu toplantıya, ANSİAD üyesi iş insanları ve çok sayıda misafir katıldı. Toplantının açılış konuşmasını gerçekleştiren ANSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Akın Akıncı, “2019’un son toplantı konuşmasında 2020 için ülkemiz, ailemiz ve kendimiz adına iyi dileklerle ayrılmıştık buradan. 2020 için iyi dileklerimiz hala devam ediyor ancak son iki haftada İdlib’de 13 evladımızı şehit verdik, Van’da yaşanan çığ felaketinde 41 vatandaşımızı kaybettik, Elazığ’da yaşanan deprem felaketinde 41 vatandaş hayatını kaybetti, uçak düştü 3 kişi hayatını kaybetti yüzlerce vatandaş yaralı. Bunların hiç biri kader değil, ihmal” dedi.

KADER DEĞİL İHMAL

Kadercilik anlayışının birçok gerçeğin görülmesini engellediğini kaydeden Akıncı, “Çığ düştü kader, deprem oldu kader deniliyor, bunlar birer doğal afet ama orada ölmek kader olamaz. Suriye’ye gidiyorsunuz bir savaş yok, çarpışma yok bu çocuklar neden ölüyor? Bunların iyi bir yönetim anlayışıyla kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerle çözülebileceğine inanıyorum. Bunların hiç biri kader değil, ihmal” diye konuştu. 1999 Marmara depremini hatırlatan Akıncı, “16 yıl önce yaşanan ve binlerce insanın hayatına mal olan bir deprem gerçeğimiz var ama o dönemden bu güne geldiğimiz nokta iyi dilek ve temennilerin ötesine geçmiyor. Antalya dahil olmak üzere hiçbir kentimizin deprem master planı yok. Neden yok? Çünkü bu planlar seçim zamanı vatandaşa götürüp oy isteyeceğiniz argümanlar değil, bu yüzden kimse buna yanaşmıyor” dedi. Konyaaltı Sahil Antalya Yaşam Parkı’nın işletme ihalesinin iptali ve sonrasında yaşanan gelişmelere değinen Akıncı, “Gelişmeleri hepimiz yakında takip ediyoruz. Mevcut yönetim burada yapılan usulsüz harcamalarla ilgili çok ciddi iddialarda bulunuyor geçmiş yönetimle ilgili. Açıklanan rakamlar gerçekten akla hayale sığmayacak rakamlar. Bu harcananlar bizim direkt ödediğimiz vergiler arkadaşlar. Paranın en iyi tarif edilebileceği yer burası, nasıl güçlüklerle kazanılıyor hepimiz çok iyi biliyoruz” diye konuştu. Kentli olarak katılımcı demokrasi noktasında ANSİAD’ın siyaset üstü bir kurum olduğunun altını çizen Akıncı, “A parti, B parti ile bizim hiçbir işimiz yok. Burada harcanan milyarlarca TL’lik rakamlar Sayıştay raporları tarafından doğrulanan rakamlarsa buna bir son verilmeli. Altında kimin imzası varsa bunun müsebbibi kimse hesabını vermek zorunda. Yapanın, yapanların yanına kar kalmasın, mevcut yönetim bu konuyu siyaseten kullanıyorsa da seçim zamanı gereken cevap demokratik yollarla verilir” dedi

DEĞİŞKEN, BELİRSİZ KARMAŞIK VE MUĞLAK

Küresel ve ulusal düzeydeki gelişmelerin kısa ve uzun vadeli olarak iş hayatımızı, şirketlerimizi ve geleceğimizi etkileyeceği bir döneme girildiğini kaydeden Orhan Turan, “Hemen her gün hiç ummadığımız ve planlarımızı bozan gelişmeler oluyor. Dikkatimiz ve gayretimizi odaklamakta güçlük çekiyoruz. Dahası, bunun geçici bir durum olmadığı, bir süre daha böyle devam edeceği gerçeği ile ister istemez yüzleşmek durumunda kalıyoruz. Buna iş dünyasında VUCA dönemi diyoruz” dedi. Soğuk savaş döneminin bitmesiyle beraber çok kutuplu dünyada tehditleri gözlemleyen ABD ordusunun tanımladığı bir dönem olduğunu dile getiren Turan, “Değişken (volatile), belirsiz (uncertain), karmaşık (complex) ve muğlak (ambigious) olarak tanımladığı döneme verilen bir isim. Zamanla iş dünyası tarafından benimsenmiş ve ticari hayatta çalkantılı dönemleri tanımlamak için kullanılmıştır” diye konuştu. Değişimin etkisinin ve süresinin çoğu zaman bilinmediğine dikkati çeken Turan, “Bulunduğumuz ortamdaki değişimin hızının ve kapsamının arttığı durumları ifade eder. Değişimin etkisi de süresi de çoğu zaman bilinmez. Belirsizlik ise öngörüde bulunmanın zorlaşması ve eski deneyimlerin bir işe yaramaması anlamına geliyor. Çok fazla farklı olay ve aktörün bir birini etkilediği durumlar karmaşıklığı, bilmediğimizi bilmediğimiz konuların, yani kör noktaların olduğu durumu da muğlaklık olarak ifade edebiliriz” dedi. 

TÜRBÜLANS DÖNEMİ

İş dünyasının liderlerinin çalkantılı denizlerde gemiyi rotada tutmak için çabalayan kaptanlara benzediğini kaydeden Turan, “Bu dönemler yoğun sisli havalar gibi, ne önümüzü görebiliyor, ne de önümüze ne çıkabileceğini biliyoruz. Ancak buna rağmen o yolda ilerlememiz gerekiyor. Türkiye’nin kendine özgü koşulları da bu çok bilinmeyenli denkleme eklenince, VUCA döneminde ayakta kalmak ve rekabet avantajını korumak için mücadele eden işletmeler açısından durum gittikçe ürkütücü bir hal alıyor. Müşterileri koruyabilecek miyiz, çalışanlar motivasyonlarını kaybeder mi, masraflar artar mı, karlılık tutturulabilecek mi gibi sorular ağırlığını daha fazla hissettiriyor” diye konuştu. Her türbülans döneminde olduğu gibi iş dünyasının önünü görmekte zorlandığını kaydeden Turan, “Endişelenmenin olağan olduğunu bilerek, ancak bir yandan da yeni yetenekler geliştirerek söz konusu şartlar altında da riskleri yönetmek ve fırsatlardan faydalanmak mümkün. Bunun için öncelikle bugüne kadar ki ezberlerimizi bir kenara koyup, yeniden öğrenmeye, denemeye ve yanılmaya hazır olmamız gerekiyor” diye konuştu. 

REKABET AVANTAJINI ELDE ETMELİYİZ

İşletmelerin ilk amacının hayatta kalmak olduğunu dile getiren Turan, “Sonrasında bulundukları ekosistemde sürdürülebilir rekabet avantajı sağlamak. Hayatta kalmak için dayanıklılık rekabet avantajı elde etmek içinse değer üretmek gerekiyor. Bunu elde etmek için en yetenekli yöneticiyi rakip şirketten transfer etmekten son teknoloji bir iş makinası almaya kadar çeşitli yöntemler deneyebiliyorlar. Peki bunlar gerçekten rekabet avantajı sağlıyor mu? Tam olarak değil. Çünkü sözgelimi geliştirdiğiniz bir ürünün taklit edilmesi, çalışanlarınızın transfer edilmesi, yönetim sürecinizin kopyalanması durumunda rekabet avantajınızı kaybetmiş olmuyorsunuz” diye konuştu. Rekabet avantajı gereği rakipler tarafından elde edilmeyen unsurların oluşması gerektiğine dikkati çeken Turan, “Tam tersi bir durumda, yani bize rekabet avantajı sağlayan unsurlara rakibin ulaşmasının mümkün olması halinde zaten rekabet avantajını kaybetmiş oluyoruz. Bu nedenle bizi VUCA döneminde ayakta tutacak ve rekabetçi kılacak unsurlar üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor. Bu türbülanslı ortamda hedef ancak doğru stratejiler ile ulaşılabilir. Hayatta kalmak için kurumsal esneklik ve dayanıklılık, rekabet avantajı elde etmek için değer üretmek şart” dedi. 

MANEVİ KIYMETLER

VUCA döneminde ayakta kalmak için rekabetçi kılacak unsurların üzerine yoğunlaşılması gerektiğini dile getiren Başkan Turan, “Aslında çok da alışık olmadığımız bir durumla karşılaşıyoruz. Manevi kıymetlerimiz bu dönemde bizim için en önemli kaynak haline geliyor. Şartların zorlaştığı böyle zamanlarda manevi kıymetlerin önem kazanması ilk başta çelişkili gibi görünebilir” diye konuştu. Manevi kıymetlerin rakipler tarafından ulaşılamıyor olmasının altını çizen Turan, “Ne yaparsa yapsın hiçbir rakip işletmenizin itibarını kopyalayamaz ya da satın alamaz. İkincisi, manevi kıymetlerin sadece soyut bir değer olması değil, tam tersine somut ve maddi dönebiliyor olmasıdır. Örneğin kurumunuzda bilgi toplama ve analiz etme biçiminiz entelektüel kapasiteyi geliştirerek inovasyon yeteneğinizi artırabilir, iş modelinizde de inovatif bir değişiklik yapabilirsiniz. Üçüncüsü ise, manevi kıymetlerinizin işletmenizi türbülansa karşı dayanıklı hale getirmesidir. Dayanıklılık zorluklar karşısında düşmemek değil, düşsek de kalkabilmek anlamına geliyor” dedi. Çalışanlarıyla uzun vadeli ilişkiler kurmuş bir işletmenin ilk darbede yıkılmasının sadece performans yönetimi üzerinden yürütülen bir işletmeye göre çok daha zor olduğunu dile getiren Turan, “Bu durum özellikle seri üretimden paralel üretime geçişte değişen toplumsal yapıyı, işletmelerin kültürlerini ve yapılarını ilgilendirir. Çünkü üretimdeki her değişiklik, kendi manevi kıymetlerini de beraberinde getirir. Demek ki itibar, çalışma kültürü, vizyon, kurumsal değerler, tanınma ve beğeni, marka değeri, entelektüel kapasite, iş modeli, müşteri bağlılığı, kamuoyu desteği gibi manevi kıymetler VUCA döneminde rekabetçiliği korumamızı sağlayacak temel faktörleri oluşturuyor” diye konuştu. 

BİLGİ, İLİŞKİ VE İLETİŞİM

Dönemin kendine özgü bir liderlik gerektirdiğini kaydeden Turan, “Manevi kıymetlerin önem kazanacağı bir dönemde bulundukları ekosistemi yönetebilecek liderlerin de buna göre yeteneklerinin olması gerekiyor. Manevi kıymetleri oluşturmak ve korumak için ise liderlerin üç temel kapasiteyi stratejik olarak yönetebilmeye ihtiyaçları var: bilgi, ilişki ve iletişim” dedi. Bilginin, bir kurumun inovasyon kapasitesisin çekirdeğini oluşturduğunu belirten Turan, “Bir konuda bilginin nasıl toplandığı, nasıl tahlil edildiği ve bu bilgiden nasıl bir sonuca varıldığı verilecek kararların belirleyicisidir. Bilgi alanında oldukça paradoksal bir dönemden geçiyoruz. Bilgiye ulaşmanın gittikçe kolaylaştığı, hatta istediğimiz hemen her veriye kolaylıkla ulaşabildiğimiz bir dönemdeyiz. Ancak ulaştığımız verinin çoğunlukla ne anlama geldiğini idrak etmekte güçlük çekiyoruz. Bu nedenle bilgiyi inovasyona dönüştürecek kapasiteyi geliştirmeye ihtiyacımız var” diye konuştu. İlişkilerin kurum kültürü ve dayanıklılığını oluşturan temel bir nüve olduğunu sözlerine ekleyen Turan, “Yapılan araştırmalar bireylerin dayanıklı olmasını sağlayan en önemli etkenin ilişkilerinin gücü olduğunu gösteriyor. Bireyler için geçerli olan bu dayanıklılık kaynağı, aslında işletmeler için de geçerli. Çünkü şirketler de sosyal varlıklar. Aynı insanlar gibi yaşıyorlar, değerleri ve kültürleri var, kimliklerini tanımlıyorlar, kendi içlerindeki yapılarla ve çevreleriyle ilişki kuruyorlar. İletişim mecraları ise artık eski yöntemlerle yapılamayacak kadar sofistike bir hale geldi. Herhangi bir yapı içerisinde, örneğin kendi kurumunuzda, iletişim yaparken o kurum içindeki networke nüfuz etmek için sadece hiyerarşik kanallardan değil, o ilişki ağı içindeki bütün etkileyici noktalara ulaşacak bir hikaye oluşturmak gerekiyor. Bu nedenle iletişim kurarken aslında karşılıklılığı esas alan, bunu da katılımcı yöntemlerle uygulayan bir liderlik tipine ihtiyaç var” dedi. 

KURUMSAL YÖNETİMİN FAYDALARI

Kurumsal yönetimin yönetim ilkelerini uygulayan şirketlere ve doğrudan ya da dolaylı ilişki içerisinde olduğu şirketlere de yarar sağlayacağını kaydeden Turan, “Kurumsal yönetimin, bu ilkeleri uygulayan şirkete, hissedarlara, çalışanlara, müşterilere, kurumsal yatırımcılara, tüm topluma ve devlete sağlayacağı yararlar bulunuyor” diye konuştu. Kurumsal yönetim yararlarına değinen Turan, sözlerini şöyle sürdürdü; “Şirketin finans piyasalarından daha kolay finansman teminine imkan sağlar, bir şirket ne kadar iyi yönetilirse sermaye maliyeti o ölçüde azalır. Likidite sıkıntısı içerisinde bulunan şirkete nakit para girişi sağlar, Yerli ve yabancı yatırımcıların güveni tesis edilir ve böylece uzun vadeli sermaye girişi hızlanır. Finansal krizlerin daha kolay atlatılmasına imkan sağlar, şirket varlıklarının değeri yükselir. Bir şirket ne kadar iyi yönetilirse şirket varlıklarının getirisi  o kadar yüksek olur. Şirket yönetiminde şeffaflık ve hesap verme sorumluluğu dolayısıyla yolsuzluklar azalır, şirkette güç ve yetki istismarını engeller ve keyfi yönetimi ortadan kaldırır. Tüm menfaat sahiplerinin çıkarlarına hizmet edeceği için şirket ile menfaat sahipleri arasındaki ilişkilerin ve diyalogun artmasına katkı, uzun dönemli istikrar sağlar, şirketin rekabet gücünü arttırır, şirket karlılığında artış sağlar.” Kurumsal yönetimden söz edebilmek için kurumun adillik, şeffaflık, hesap verebilirlik ve sorumluluk ilkeleri üzerine inşa edilmiş olması gerektiğine dikkati çeken Turan, “Kurumsal yönetim, çalışanlar ve hissedarlar arasındaki amaç birliği için, şirket değerinin artışı için, finansmana ulaşım ve krizleri atlatma becerisi için, yani aslında şirketlerin çok daha uzun ömürlü olabilmeleri, rekabet edebilirlikleri, sürdürülür yapılar olabilmeleri için önemli” dedi.

Toplantı, ANSİAD Başkanı Akın Akıncı ve Toplantı Başkanı Abdullah Erdoğan’ın, günün anısına Orhan Turan’a plaket takdimiyle sona erdi. 

Detaylı bilgi için;

Ebru ÇENGELOĞLU YILDIRIM

Basın Danışmanı

E-mail: basin@ansiad.org.tr

Tel: 0242 3120303

Fax: 0242 3215511

GSM: 0551 2079182

Paylaş: