İklim Değişikliği, Para Politikası Kararlarında Yer Almalı

İklim Değişikliği, Para Politikası Kararlarında Yer Almalı

IMF tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir yazıda, küresel iklim değişikliğinin, ekonomiyi ve finansal sistemi nasıl etkileyeceğinin belirlenmesi gerektiği ve merkez bankalarının iklim değişikliği ile mücadelede üzerlerine düşeni yapması çağrısında bulunuldu.

İklim değişikliğinin yıkıcı etkileri, her geçen gün daha da belirgin hale geliyor. Küresel olarak, son altı yıl kaydedilen en sıcak yıllar olurken, 2020'deki sıcaklıklar 1850–1900 ortalamasını 1,25°C aşmış bulunuyor. İklim krizinin çevresel etkilerinin yanı sıra finansal sistem için nasıl sonuçlar doğuracağı da henüz belirlenebilmiş değil.

İklim krizi finansal sistem için ne gibi riskler doğuruyor?

Avrupa Merkez Bankası (ECB), ekonomi çapında bir stres testi yoluyla iklim değişikliğinin şirketler ve bankalar üzerindeki sonuçlarını ölçtüğü çalışmasını Eylül ayında yayımlamıştı. Çalışmada daha sürdürülebilir bir finansal sistemi savunan merkez bankaları ve denetim otoritelerinin küresel bir iş birliği olan "Network for Greening the Financial System (NGFS)" tarafından geliştirilen bir dizi iklim senaryosundan yararlanılarak, iklim değişikliğinin dünya çapında 4 milyon şirket ve 1600 Euro bölgesi bankası üzerindeki etkisine bakılıyor.

Sonuçlar, firmaların ve bankaların sıfır karbonlu bir ekonomiye geçişi teşvik etmek için yeşil politikaları erkenden uygulamaya başlamasının açıkça fayda sağladığını gösteriyor. Çalışma aynı zamanda iklim riskinin etkisinin Euro bölgesinin belirli bölgelerinde ve sektörlerinde yoğunlaştığını da ortaya koyuyor. Özellikle, iklim krizinin yarattığı fiziksel risklere en çok maruz kalan bölgelerde bulunan firmalar, kredi itibarlarını etkileyecek şiddetli ve çok sayıda doğal afetle karşı karşıya kalabilirler. 

İklim risklerine karşı en savunmasız olan AB bankalarının, %10’unun kredi portföylerinin ortalama temerrüt olasılığı, %30’a kadar artabilir

Raporda Avro bölgesi bankalarının, iklim değişikliğinin ele alınmadığı bir senaryodan ciddi şekilde etkilenecekleri belirtiliyor. Çalışmada bankaların kurumsal kredi portföylerinde beklenen zararların, önümüzdeki 30 yıl içinde kritik hale gelme potansiyelinin olduğu ve sürekli artan fiziksel risk nedeniyle zaman içinde önemli ölçüde arttığı vurgulanıyor. Bu kapsamda Avro Bölgesi’nde yer alan bir bankanın kurumsal kredi portföyünün temerrüde düşme olasılığının, düzenli bir geçiş yaşanmazsa 2050'de ortalama %8 daha fazla olacağı belirtilmiş.

Çalışmanın ilk sonuçlarına göre, 2050’ye kadar, iklim risklerine karşı en savunmasız olan AB bankalarının %10’unun kredi portföylerinin ortalama temerrüt olasılığı %30’a kadar artacağı belirtiliyor. Firmaların ayrıca riskler eşit olmayan bir şekilde dağılmış olsa da iklim değişikliğinden kaynaklanan fiziksel risklere maruz kalacakları belirtilmiş (Şekil 1). IMF, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve düzenli bir geçiş sağlamak için artık iddialı ve geniş tabanlı bir eyleme geçme zamanı olduğunu vurguluyor.



İklim değişikliğinin merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlama konusunda etkinliğini tehlikeye sokabilir

İklim değişikliği ile mücadelede hükümetler birincil aktörler olsa da, krizin görevlerini yerine getirmelerini etkileme olasılığı nedeni ile merkez bankalarının da aksiyon alması gerektiğine dikkat çekiliyor. Çoğu merkez bankasının birincil hedefinin fiyat istikrarı olduğu ve iklim değişikliğinin, merkez bankalarının fiyat istikrarını sağlama konusunda etkinliğini farklı kanallar vasıtasıyla tehlikeye sokabileceği vurgulanıyor.

Bu kapsamda iklim değişikliğinin sonucu oluşan kayıplar, hane halkı ve firmaların ihtiyaç duyduğu finansmanın tüketime ve yatırıma yönlenmesini engelleyerek parasal aktarım mekanizmasının etkinliğini tehlikeye sokabileceği belirtilmiş. Fiziksel riskler veya atıl varlıklar (dünya fosil yakıtlardan uzaklaştıkça kullanılamayacak petrol rezervleri gibi) nedeni ile doğacak kayıplar, finansal kurumların bilançolarına zarar vererek reel ekonomiye kredi akışını azaltabilir.

Çalışmada hem iklim değişikliği hem de iklim etkilerini azaltmaya yönelik politikaların da enflasyon dinamikleri üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olabildiği vurgulanmış. Pandemi süreci ile de fiziksel risklerin, çıktı ve enflasyonda kısa vadeli dalgalanmalara neden olabileceği ve bunların da uzun vadeli makroekonomik oynaklığı artıracağı ortaya çıkmış durumda. Ayrıca, karbon fiyatlandırması gibi uygulamalar da fiyat istikrarını etkileyerek manşet ve çekirdek enflasyon arasında bir uçurum oluşmasına neden olabiliyor.

Yazıda özellikle Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) tüm bu faktörlerin bir sonucu olarak, iklimle ilgili riskleri, para politikası operasyonlarına entegre etmeye başladığı vurgulanıyor. ECB’nin makroekonomik modellerine ve ekonomiyi izleme sürecine iklim değişikliğiyle ilgili hususları dahil edeceği ve ayrıca istatistiksel işlevinin bir parçası olarak, yeşil araçların sınıflandırılması, finansal kurumların portföylerinin karbon ayak izi ve iklimle ilgili fiziksel risklere maruz kalmalarına ilişkin yeni istatistik göstergeler geliştireceği belirtiliyor.

Sonuç olarak yazıda, iklim değişikliğinin, merkez bankaları tarafından da acil bir politika yanıtı gerektiren küresel bir sorun olduğu vurgulanıyor.


Kaynak: https://www.imf.org/external/pubs/ft/fandd/2021/09/isabel-schnabel-ECB-climate-change.htm

Paylaş: