Gelişmekte Olan Ülkelerde Borç Felaketini Önlemek

Gelişmekte Olan Ülkelerde Borç Felaketini Önlemek

Gelişmekte olan ülkeler üzerindeki dış borç baskısı yakın zamanda gevşeyecek gibi görünmüyor. Ancak SDR destekli bir kredi geliştirme programı, bu ülkeleri bir borç krizinden kurtarabilir mi, işte bu tartışılmalıdır.

Ağustos 2021'de Uluslararası Para Fonu, üye ülkelere kota payları oranında dağıtılan rezerv varlığının, Özel Çekme Haklarının büyük bir tahsisini onayladı. Akıllıca kullanılırsa, bu fonlar yüksek borçlu gelişmekte olan ülkeleri desteklemek için ciddi anlamda yardımcı olabilir. 
Gelişmekte olan ülkeler, COVID-19 pandemisi, artan gıda ve enerji maliyetleri ve büyük ekonomilerin parasal sıkılaştırılmasının onları zorlama tehdidi ile bir borç krizinin eşiğinde sallanıyor. Bütün bunlara rağmen, uluslararası toplum, risk altındaki ülkeler için gerekli olanı adımları henüz atmadı.
Lübnan ve Sri Lanka gibi bazı ekonomiler için kriz çoktan geldi. Yakında başka ülkeler de onlara katılabilir. Mart sonu itibariyle 69 düşük gelirli ülkeden 38'i ya zaten borç sıkıntısı içindeydi ya da yüksek risk altındaydı. Orta gelirli gelişmekte olan ülkelerin borç servisi yükü son 30 yılın en yüksek seviyesinde. 

Uluslararası toplum, bu büyük soruna karşı bazı adımlar attı. Pandemi başladıktan kısa bir süre sonra G20, Mayıs 2020 ile Aralık 2021 arasında 73 düşük gelirli ülkenin 12.9 milyar dolarlık ödemesinin askıya alındığı Borç Ödeme Erteleme Girişimi'ni (DSSI) başlattı. Ayrıca, Kasım 2020'de G20, birlikte Devlet alacaklılarından oluşan Paris Kulübü ile birlikte, DSSI ülkelerinin borçlarını yeniden yapılandırmalarına ve iflas ve uzun süreli likidite sorunlarını yönetmelerine yardımcı olmak için DSSI'nin Ötesinde Borç İşlemleri için Ortak Çerçeve'yi (Common Framework for Debt Treatments) oluşturdu. Ancak bu girişimler, gelişmekte olan ekonomilerin borç sorunlarını çözmeye hiçbir şekilde yakın değil. Diğer yandan ortada bir sorun bulunmaktadır: Bir borçlu Ortak Çerçeveye başvurduğunda, ülke kredi notunun düşürülmesiyle karşı karşıya kalabilir. Çoğu ülke, özellikle girişimin sınırlı kapsamı göz önüne alındığında, haklı olarak bu riski almaya istekli değil.
Daha iyi bir yol var. Ağustos 2021'de Uluslararası Para Fonu, üye ülkelere kota payları oranında dağıtılan Özel Çekme Haklarına (SDR, IMF'nin rezerv mekanizması) 650 milyar dolarlık genel bir tahsisi onayladı. Bu fonlama akıllıca kullanılırsa, borçlu ülkeleri desteklemek için çok yol katedilebilir. 

Makul bir öneri, atıl SDR'leri olan ülkeler için basitçe onları mücadele eden ülkelere bağışlamak olacaktır. Ancak, ahlaki tehlike riskinin ötesinde, bu yaklaşımın önemli bir fark yaratmak için yeterli fon üretmesi pek olası değildir. Sonuçta, IMF'nin Yoksulluğu Azaltma ve Büyüme Fonu'na (PRGT) verilen kredi taahhütleri 2021'de sadece 7,8 milyar dolardı. Bu hiç yoktan iyidir, fakat yine de yeterli olmaktan oldukça uzaktır. Gerçek bir fark yaratmak için SDR'ler daha yaratıcı bir şekilde kullanılmalıdır. Gelişmekte olan ekonomiler, kendi para birimleriyle yurt dışından borç alamamaları anlamına gelen ilk günah sorunu denilen sorundan muzdariptir. Ayrıca, zayıf ülke kredi notları nedeniyle genellikle uluslararası tahvil piyasalarında borç almakta zorlanırlar. Ancak kredi notlarını yükseltmek için SDR'ler kullanılırsa, yüksek borçların üstesinden gelmek için özel yatırım kaldıraçlı olabilir.

İlk adım, IMF'nin üye ülkelerden faizsiz SDR'leri ödünç alması ve onları -Yoksulluğu Azaltma ve Büyüme Fonu'na (PRGT), Esneklik ve Sürdürülebilirlik Fonu'na (RST) veya yeni kurulacak- bir girişime dahil etmesi olabilir. Daha sonra, borçlu ve alacaklı ülkeler bu girişime/fona SDR kredileri için müşterek olarak başvuracak veya borçlu bir ülke alacaklılarıyla şartları müzakere etmeden önce tek başına başvuracaktır. Ortak Çerçeve (PRGT) ile tutarlı bir kredi geliştirme programı, likidite baskılarını hafifletecek ve ahlaki tehlikelerden kaçınırken borç risklerini azaltacaktır. Daha da önemlisi, özel sektörü borçların yeniden yapılandırılması sürecine aktif olarak katılmaya teşvik edecek ve kalkınma finansmanına yönlendirilen kaynakları artıracaktır.  Bu programın tipik bir borçlu ülkeyi teminatsız tahvil ihracına kıyasla faiz maliyetlerinde %30-50 oranında kurtarabileceği tahmin ediliyor.

ABD doları güçlenirken ve küresel büyüme yavaşlıyor. Diğer yandan COVID-19 ve Rusya'nın Ukrayna'daki savaşının yol açtığı gıda ve enerji krizleri tarafından zaten ciddi şekilde aşırı yüklenen birçok yoksul ülke hükümeti, şimdi değer kaybeden para birimleri ve artan borçlanma maliyetleri ile mücadele etmek zorunda kaldı. Ülkelerin yeni siyasi öncelikleri, sıfır COVID politikaları, sıkıntılı emlak piyasası, demografik baskılar ve yapısal reformlar, ekonomisinin son kırk yılın en yavaş hızında büyümesine neden olurken, küresel büyümeye Çin'den gelen destek azalıyor. 
Ateşi körükleyen başka bir unsur da Gelişmek Olan Piyasalar'daki yabancı yatırımcılar; rekor bir hızla fon çekiyor. Sonuç olarak, bu ülkelerin çoğu, yaşadıkları krizlerden sonra dikkatlice oluşturdukları döviz rezervlerini tüketiyorlar.

Gelişmekte olan ülkeler üzerindeki dış borç baskısı yakın zamanda gevşeyecek gibi görünmüyor. Ancak SDR destekli bir kredi geliştirme programı, bu ülkeleri bir borç krizinden kurtarabilir mi,  işte bu tartışılmalıdır.

IMF'deki güçlü ülkeler, özellikle G20, artık neyin tehlikede olduğunu ciddi olarak düşünmeli. Bu yıl finansal krizler de orman yangını gibi hızla yayılıyor. Bunları etkin bir şekilde yönetmek, IMF'nin önceden iyi konumlandırılmış rezervler ve yangın söndürme sistemleriyle yeterince donatılmasını gerektirecektir. Yukarıdaki önerilerin dışında fosil yakıt geliri yüksek olan ülkelerin IMF'e bir fonlama kanalı açması, IMF'teki altınların kullanılması olabilir.


Kaynak: Project Syndicate. XU QIYUAN, WAN TAILEI. NGAIRE WOODS.

Paylaş: