Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan'ın UNESDA – CISDA Konvansiyon ve Genel Kurul Konuşması

Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan'ın UNESDA – CISDA Konvansiyon ve Genel Kurul Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan’ın 13 Mayıs 2005 tarihinde yaptığı UNESDA – CISDA Konvansiyon ve Genel Kurul Konuşması

Değerli Konuklar,

TÜRKONFED adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bana, burada size hitap etme fırsatı veren Sayın Mehmet Erbak’a ve şahsında MEDER üyelerine teşekkür ediyorum. Ayrıca ülkemizde ağırlama fırsatı bulduğumuz tüm değerli konuklarımıza da hoş geldiniz diyorum.

Bugün burada sektörünün yaklaşık %95’ini temsil eden ve Avrupa Birliği nezdinde kurulu UNESDA – CISDA gibi etkin bir konfederasyonun üyesinin ev sahipliğinde bir araya geldik. Bu bağlamda ben de size ülkemizin en büyük gönüllü sivil iş örgütü olan TÜRKONFED’den ve ülkemizin Avrupa Birliğine uyum sürecinde üstleneceği görevlerden bahsetmek istiyorum.

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu resmen Kasım 2004’te kuruldu. Kağıt üzerinde yeni bir kuruluşuz ama, ardımızda 8 yıllık örgütlü bir sivil çalışma var. TÜRKONFED’i 1996 yılından beri faaliyet gösteren Türkiye Sanayici ve İşadamı Dernekleri Platformu üyesi dernekler ile, 2000 yılından beri faaliyet gösteren Sektörel Dernekler Platformu üyesi derneklerin oluşturduğu federasyonlar bir araya gelerek kurdu.

Konfederasyonlaşma sürecinden önce sektörel dernekler kendi alanlarındaki faaliyetlerin yanı sıra AB sürecine hazırlık olarak rekabet gücü analizleri yapıyorlardı. Bölgesel dernekler ise kendi bölgelerinin sorunlarını yakından izlerken, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ekonomik, siyasal ve sosyal reformların takipçisi oldular.

Medeni Kanun ve Dernekler mevzuatında meydana gelen değişiklikle birlikte, daha çok bir ilişki ağı olarak nitelenebilecek bu yapıların kurumsallaşmasından doğabilecek sinerjiden yararlanma fikri ortaya çıktı.

Öte yandan, AB ile müzakere sürecine adım adım yaklaşılıyordu. Bu süreçte sektör-bölge eşgüdümünün sağlanması önemliydi.

Müzakerelerin bir an önce başlamasını istiyorduk, çünkü, Türkiye’ye hızlı bir şekilde yabancı sermaye girişinin ancak böyle sağlanabileceğini biliyorduk. Tabii bunun için Türkiye’deki yatırım fırsatlarının ayrıntılı biçimde anlatılması ve bunun yalnızca hükümetlere bırakılmaması gerekiyordu. Dünyanın her yerinde olduğu gibi, bizde de Türkiye’nin farklı bölgelerinin ve farklı sektörlerinin sunduğu yatırım imkânları, gönüllü örgütler tarafından, birinci elden dünyaya anlatılmalıydı.

Son olarak da bütün bunları yapabilmek için hem iş dünyasının gönüllü örgütlerinin hem de bu örgütlere temel oluşturacak şirketlerin kurumsal gelişiminin desteklenmesi gerekiyordu.

Sonuç olarak, yaklaşık 10 yıldır süren bir ilişki ağını, kurumsal bir yapıya dönüştürdük ve amaçlarımızı şöyle tanımladık:

• Bölgesel ve sektörel sanayici ve işadamları federasyonlarının ortak sesi olarak bölgesel, sektörel ve ulusal ekonomik politikaların oluşturulmasına katkıda bulunmak,

• İş dünyasını ilgilendiren sorunları ve çözüm önerilerini kamuoyuna, yetkili kurumlara duyurmak amacıyla, ortak çalışma zemini oluşturmak,

•Bölgesel ve sektörel kalkınma vizyonları geliştirerek uluslararası entegrasyona ve rekabet gücünün artırılmasına yardımcı olmak

• Bölgesel ve sektörel potansiyellerin en iyi şekilde değerlendirilmesi için faaliyetlerde bulunmak, projeler üretmek,

• Laik bir hukuk devleti anlayışı içinde sivil toplumun kurumsallaşması ve özel girişimciliğin yaygınlaşmasına çalışmak,

• Sanayici ve işadamlarının sorunlarına sahip çıkarak toplumdaki öncü ve girişimci niteliklerini geliştirmek üzere bağımsız bir platformda, temsil tabanı geniş, güçlü bir örgütlenme gerçekleştirmek.

Başlangıç olarak kritik bir kütle oluşturduğumuz aşikar olsa da aramıza yeni derneklerin hızla katılımıyla daha da büyüyoruz.

Batı Anadolu, Marmara ve Kuzey Anadolu, İç Anadolu, Doğu Akdeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu federasyonları coğrafi dağılımımızın temelini oluşturuyor. Demir Çelik, Otomotiv, Seramik, İlaç, Kimya, Müteahhitlik, Turizm, Nakliye, Lojistik, Hazır Giyim, Ayakkabı sektörleri de örgütlenmemizdeki öncü sektörler. Bunlara bir de TÜSİAD’ı kattığımızda iş hacmi, istihdam ve ihracat açısından önemli bir ekonomik büyüklüğe erişmiş olduğumuz görülebilir.

Kurucumuz olan 5 Bölgesel Federasyona üye 53 dernek, 63,9 milyar dolar iş hacmine sahip. Bu 53 derneğin üyeleri, 525 bin kişiyi istihdam ediyor. 2004 yılı için tahmini ihracat tutarları 27,4 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Sektörel Dernekler Federasyonu üyesi 11 derneğin, TÜSİAD hariç toplam iş hacmi, 56.6 milyar dolar. Bu derneklerin üyesi sanayici ve işadamları 438 bin kişiyi istihdam ediyorlar. 13.6 milyar dolarlık ihracat yapıyorlar. TÜSİAD ise tek başına 94.1 milyar dolarlık bir iş hacmine sahip. TÜSİAD üyeleri 542 bin kişiyi istihdam ediyorlar ve 22.2 milyar dolarlık ihracat yapıyorlar.

Bu rakamları toplamadan, ayrı ayrı veriyoruz çünkü bazı bölge ve sektör derneklerinin üyeleri aynı zamanda TÜSİAD üyesi. Ayrıca az sayıda da olsa, bazı sektör derneklerinin üyeleri ile bölge derneklerinin üyeleri arasında da çakışma var. Bu rakamları toplamın yaklaşık üçte ikisini alarak tekrarlardan arındırılmış bir toplam rakama ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Bu durumda da konfederasyonumuzun çatısı altında toplanan iş hacminin 143 milyar dolar olduğunu söyleyebiliriz. Bunun Türkiye açısından büyük bir güç olduğu ortada.

Konfederasyonumuz, başlangıç olarak kendine şu faaliyet alanlarını seçmiş durumda:

• Sürdürülebilir büyüme ve rekabet gücünün artırılması, bölgesel ve sektörel gelişme olanakları temelinde 10-25 yıllık sanayileşme perspektiflerinin belirlenmesi,

• Sektörel ve bölgesel iş fırsatlarının uluslararası düzeyde tanıtımı,

• Kamu reformu ve yerel yönetimler konusundaki çalışma ve uygulamaların izlenmesi,

• Kurumsal yönetim, iş ahlakı ve iş mükemmelliği modellerinin yerleştirilmesi,

• Bölge ve sektörlerde girişimci örgütlerinin desteklenmesi, bilgi ve tecrübe aktarılması,

• AB müzakere ve uyum sürecinin izlenmesi ve sürece katkıda bulunulması.

Tabii bu çalışmaların tümünü en geniş kapsamıyla gerçekleştirebilir hale gelmemiz için biraz zamana ihtiyacımız olacak. Ancak mevcut birikimlerimizle faaliyete başlar başlamaz, dört çalışma grubumuzu aktive ettik.

“AB Müzakere ve Uyum Komisyonu”, bölge ve sektörlerimizin küresel ekonomiye entegrasyonunu ve AB’ne ekonomik ve sosyal uyumu gündemine almış bir çalışma grubumuzdur.

“Sektörel ve Bölgesel Fırsatlar Tanıtım Komisyonu” artık tüm dünyada sivil toplum kuruluşlarınca yapılan bölge ve sektör bazlı uluslararası tanıtım  üzerine  çalışmaya başlamıştır.

“KOBİ Eğitim, Geliştirme ve Alternatif Finansman Komisyonu”, Türkiye’nin çok ihtiyaç duyduğu bir konuya, küçük ve orta boy işletmelerin rekabet gücünün artırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi konusuna odaklanmıştır.

“Sivil Örgütlerle ve Üyelerle İlişkiler Komisyonu” ise, gücünü, tüm yurt sathına  dönük olarak, iş dünyasında girişimcilik ruhunun geliştirilmesine yoğunlaştıracak.

Kağıt üzerinde pek güzel duran bu amaçlarımızın ve hedeflediğimiz faaliyetlerimizin, pratikte Türk iş dünyasının günlük işlerine ve ülkemizin AB uyum sürecine katkıda bulunacak bir biçimde gerçekleştirilmesi ise ayrı bir beceri ve yoğun bir çaba işi. Burada konfederasyon olarak bazı avantajlarımız var.

Birincisi tüm Türkiye’yi kapsıyoruz. Bu çift yönlü büyük bir bilgi ve tecrübe alış verişi  demek.

İkinci nokta, bu konfederasyonun çatısı altında çeşitli boyutlarda iş sahiplerinin bir araya gelmiş olması. Bu farklı boyutlar, şemsiyemiz altındaki işletmelerin iş alanlarını genişletecek ve dikey entegrasyonu sağlayacak bir yapı ortaya koyuyor.

Üçüncüsü, konfederasyonun hem sektör pratiklerini, hem de bölge pratiklerini kapsayan bir yapıya sahip olması. Bu da bize yatırımlar açısından önemli bir bilgi alış verişi imkanı sağlıyor.

Dördüncü önemli nokta da, üye derneklerimizin bir bölümünün Avrupa Birliği’ndeki meslek örgütleriyle ilişkileri, uluslararası sivil toplum ilişki ağları içindeki yerleri nedeniyle önümüze açılacak olan yeni ilişki imkanları.

Yapılanmamızı ilgilendiren önemli bir husus da bölgelerimizin oluşma biçimiyle ilgili…

Bizim federasyon-konfederasyon kuruluş çalışmalarımız döneminde, AB standartlarına uygun bir şekilde bölgelerin yeniden tanımlanmasına ilişkin bir Bakanlar Kurulu kararı alındı.  Alınan bu kararda amaç; bölgesel istatistiklerin sağlıklı biçimde toplanması, bölgesel politikalara ışık tutacak sosyo-ekonomik analizlerin doğru yapılması ve AB Bölgesel İstatistik Sistemine uygun karşılaştırılabilir bir veri tabanı oluşturulmasıydı.

Biz de federasyonlarımızın coğrafi bölgelerini belirlerken, bakanlar kurulunun getirdiği bu yeni Bölgesel İstatistik Sistemi’ne göre hareket ettik. Bunun bize önemli faydalar getireceğini biliyorduk.

Nitekim, bölgesel kalkınmada önemli bir işlev üstlenmesi beklenen “Kalkınma Ajansları” ile ilgili yasa tasarısı da aynı bölge yaklaşımı, yani Düzey 2 esas alınarak hazırlandı. Bu tasarı, federasyonlarımızın her birinin oluşturduğu bölgelerde Türkiye çapında sayısı 26’yı bulacak Kalkınma Ajansları kurulmasını öngörüyor.

Gördüğünüz gibi biz yapılanmamızı ülkemizin AB’ne entegrasyonuna uygun bir şekilde gerçekleştirdik. AB ülkelerindeki iş dünyası temsil örgütlerinde olduğu gibi içimizde sektörel ve bölgesel örgütlenme ve mikro-ekonomik bilgiye ulaşma ve yön verme imkanı var. İçimizde TÜSİAD  gibi  ülke  ekonomisin  en  büyük  oyuncularından  Anadolu’nun  dört  bir  yanında faaliyet gösteren ilçe derneklerine kadar temsilciler var. Gönüllülük tabii ki bizim çok önem verdiğimiz ve bizleri bugüne getiren en önemli değerimiz.

Avrupa Birliği’ne üye ülkelerde iş dünyası, AB organları nezdinde, sektörel ve bölgesel güçleri birleştiren, gönüllük esasına göre örgütlenmiş, güçlü konfederasyonlarla temsil ediliyorlar. Türkiye’de bizden önce böyle bir kurum yoktu. Biz bu boşluğu dolduruyoruz. Ayrıca müzakere sürecinde ülkemizin iş dünyasının UNICE’de temsilinin de çok önemli olduğunu biliyoruz. Sektörel Dernekler Federasyonumuzun bir üyesi olan TÜSİAD uzun yıllardır bu görevi büyük bir sorumluluk bilinci ve başarı ile sürdürüyor. Bizler de bu deneyimden faydalanmak için konfederasyonumuzu UNICE nezdinde temsil yetkisini TÜSİAD’a verdik. Hem yurt içinde hem de AB nezdinde hızla yapılandık ve çalışmaya başladık.

Örneğin, bölgelerimizde, sektörlerin ve yörelerin göreli üstünlüklerini ortaya koyan bir çalışma başlatıyoruz. Bu kümeleme bazlı çalışma, hem “kim, nerede, ne yapıyor” biçiminde bir envanter çalışması, hem de rekabet gücü açısından “nerede ne yapılmasının daha uygun olacağı”na ilişkin bir değerlendirme çalışması olacak. Bunun gerek bölge kalkınma stratejilerinin oluşturulması ve karar vericilerin belli projelere ikna edilmesi, gerekse bölgelerin, yörelerin, sektörlerin yurt dışında yabancı sermayeye tanıtımının yapılabilmesi açısından büyük önemi var. Bir benzerinin Ege Bölgesi için Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı’nın gerçekleştirdiği bu çalışma ile yerli ve yabancı yatırımcı için “kısa vadede, nerede ne yatırım yapabilirim”in cevabını hazırlamış olacağız.

Ülkemizin AB uyum sürecinde bölgeler arası kalkınmışlık farklılıklarının giderilebilmesi konusu da bizim hassas olduğumuz ve öncelik verdiğimiz bir konu. Kaldı ki, Katılım  Ortaklığı Belgesi temelinde, Avrupa Birliği’ne ekonomik ve sosyal uyumun çerçevesini oluşturan ve 2004-2006 dönemini içine alan Ön Ulusal Kalkınma Planı’nda en önemli öncelik olarak bölgesel gelişmeye ağırlık verildi. Bu bağlamda, bölgesel gelişme politikalarını yerel bazda uygulayacak kurumsal bir mekanizma geliştirilmesi ve bu alanlardaki program ve projelerin yönetimine ilişkin bazı görevlerin bu mekanizmaya, kanun tasarısındaki adıyla Kalkınma Ajansları’na devredilmesi öngörüldü.

Ancak bizler deneyimlerimiz ve mikro bilgilerimizle, bu ajansların kuruluşu ve işleyişi ile ilgili yasa tasarısında hedeflere ulaşma noktasında aksaklık yaşanacak bazı noktalar tespit  ettik ve bu tespitlerimizi kamuoyu ve T.B.M.M. nezdinde yetkililer ile paylaştık. Umuyoruz yetkililer sivil girişimlerin birikim ve ihtiyaçlarına duyarlı davranacak ve ülkemizin önündeki bu önemli fırsat en iyi şekilde değerlendirilecektir.

Bizler, Türkiye’nin en büyük gönüllü sivil iş dünyası örgütü olarak, ülkemizin hak ettiği sosyal ve ekonomik düzeye gelmesi için gerekli gördüğümüz doğruları söylemeye, bu alanda çalışmaya ve çalışan diğer kamu ve özel sektör temsilcilerine destek vermeye devam  edeceğiz. Yurt içinde yaygın yapımız yurt dışında da sizler gibi gönüllü iş dünyası temsilcileri ile gerçekleştirilecek işbirlikleri bizlere büyük destek verecektir.

Hepinize beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

 

Paylaş: