TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan'ın İÇASİFED Genel Kurul Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan'ın İÇASİFED Genel Kurul Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan’ın 07 Mayıs 2005 tarihinde Kayseri'de yaptığı İÇASİFED Genel Kurul Konuşması

Sayın Federasyon Başkanım, Dernek Başkanlarım, Üyelerimiz ve Değerli Konuklar...

Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu adına hepinizi saygıyla selamlıyor; genel kurulunuzun başarıyla geçmesini diliyorum.

Konfederasyonumuzun kurucularından olan İÇASİFED‘in değerli başkanı Sayın Mehmet Akyürek, federasyon-konfederasyon çalışmalarımıza, özellikle bölgenin örgütlenmesi açısından çok önemli katkılarda bulundu. Huzurlarınızda TÜRKONFED adına kendisine ve yönetim kurulumuzda İÇASİFED’i temsil eden Kayseri SİAD Başkanı Sayın İdris Demirel’e hem değerli çalışmaları ve destekleri, hem de bizi burada ağırlayarak sizlere hitap etme fırsatını verdikleri için teşekkür etmek istiyorum.

Konfederasyonumuz, 6 kurucu federasyonun altında 63 yerel ve sektörel derneği 7410 iş insanını kapsamaktadır. Şu anda, kurucumuz olan 5 Bölgesel Federasyona üye 51 dernek,  63,9 milyar dolar iş hacmine sahip. Bu 51 derneğin üyeleri, 525 bin kişiyi istihdam ediyor. 2004 yılı için tahmini ihracat tutarları 27,4 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Sektörel Dernekler Federasyonu üyesi 11 derneğin, TÜSİAD hariç toplam iş hacmi, 56.6 milyar dolar. Bu derneklerin üyesi sanayici ve işadamları 438 bin kişiyi istihdam ediyorlar. 13.6 milyar dolarlık ihracat yapıyorlar. TÜSİAD ise 94.1 milyar dolarlık bir iş hacmine sahip. TÜSİAD üyeleri 542 bin kişiyi istihdam ediyorlar ve 22.2 milyar dolarlık ihracat yapıyorlar.

Tekrarlardan arındırmak için toplam rakamların üçte ikisini alacak olursak, konfederasyonumuzun 143 milyar dolarlık bir iş hacmi ile 1 milyonu aşkın kişiye istihdam sağladığını ve 42 milyar dolardan fazla ihracat yaptığını söyleyebiliriz.

En genelde amacımız, bölgesel, sektörel ve ulusal ekonomi politikalarının oluşmasına katkıda bulunmak, sorunlarımızı ve çözüm önerilerimizi kamuoyuna, ilgililere aktarmak, çatımız altındaki kuruluşların rekabet gücünü artırmak, AB entegrasyonunun hızlı ve sarsıntısız gerçekleşmesine katkıda bulunmak, bölge ve sektör potansiyellerini değerlendirici projeler yapmak, özel girişimciliği yaygınlaştırmak. Bu amaçlarımıza ulaşmak için ülkemizin dört bir yanından çeşitli SİAD’ların ve sektörel derneklerin temsilcilerinin oluşturduğu komisyonlarımızı hayata geçirdik.

“AB Müzakere ve Uyum Komisyonu”, bölge ve sektörlerimizin küresel ekonomiye entegrasyonunu ve AB’ne ekonomik ve sosyal uyumu gündemine almış bir çalışma grubumuzdur.

“Sektörel ve Bölgesel Fırsatlar Tanıtım Komisyonu” artık tüm dünyada sivil toplum kuruluşlarınca yapılan bölge ve sektör bazlı uluslararası tanıtım  üzerine  çalışmaya başlamıştır.

“KOBİ Eğitim, Geliştirme ve Alternatif Finansman Komisyonu”, Türkiye’nin çok ihtiyaç duyduğu bir konuya, küçük ve orta boy işletmelerin rekabet gücünün artırılması, insan kaynaklarının geliştirilmesi konusuna odaklanmıştır.

“Sivil Örgütlerle ve Üyelerle İlişkiler Komisyonu” ise, gücünü, tüm yurt sathına  dönük olarak, iş dünyasında girişimcilik ruhunun geliştirilmesine yoğunlaştıracak ve bizleri bir araya getirecek ortamlar oluşturacaktır.

Yapılanmamızı ilgilendiren önemli bir husus da bölgelerimizin oluşma biçimiyle ilgili…

Bizim federasyon-konfederasyon kuruluş çalışmalarımız döneminde, AB standartlarına uygun bir şekilde bölgelerin yeniden tanımlanmasına ilişkin bir Bakanlar Kurulu kararı alındı.  Alınan bu kararda amaç; bölgesel istatistiklerin sağlıklı biçimde toplanması, bölgesel politikalara ışık tutacak sosyo-ekonomik analizlerin doğru yapılması ve AB Bölgesel İstatistik Sistemine uygun karşılaştırılabilir bir veri tabanı oluşturulmasıydı.

Biz de federasyonlarımızın coğrafi bölgelerini belirlerken, coğrafya kitaplarımızda yer alan bölge sınırlarına göre değil, bakanlar kurulunun getirdiği bu yeni Bölgesel İstatistik Sistemi’ne göre hareket ettik. Bunun bize önemli faydalar getireceğini biliyorduk.

Nitekim, bölgesel kalkınmada önemli bir işlev üstlenmesi beklenen “Kalkınma Ajansları” ile ilgili yasa tasarısı da aynı bölge yaklaşımı, yani Düzey 2 esas alınarak hazırlandı. Bu tasarı, federasyonlarımızın her birinin oluşturduğu bölgelerde Türkiye çapında sayısı 26’yı bulacak Kalkınma Ajansları kurulmasını öngörüyor.

Konuyu biraz daha açabilmek için önce bir noktanın altını çizmek gerekiyor. Ülkemizin yeniden büyüme süreci içine girmesi ve bu süreçte, geçen yılın rekor bir büyüme oranıyla kapanması, kuşkusuz tüm ülkenin sevinçle karşıladığı bir olay oldu. Bunda emeği geçen herkesi, başta hükümet ve özel sektör olmak üzere, kutlamak gerekir.

Ancak, Sayın Başbakanımız’ın da belirttiği gibi, büyümede sağlanan bu başarının istihdam artışı olarak tabana yayılamaması bu sevince burukluk kattı. Öte yandan, büyümenin bölgesel eşitsizliği ortadan kaldırmaya katkı yapacağı konusunda da bir ışık görülemedi.

İşte böyle bir ortamda, meclise sevk edilmiş bulunan “Kalkınma Ajanslarının Kuruluşu, Koordinasyonu ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısı” gerçekten önemli bir girişim olarak önümüze çıkıyor.

Kalkınma Ajansları, yerel düzeyde planlama, programlama, proje üretme kapasitesini artıracak, kaynakların etkin kullanılmasına yardımcı olacak, yerel aktörler ve dinamikler arasında sinerji oluşturacak, KOBİ’lere dayalı bir kalkınma modeli çerçevesinde yerel girişimcilere ve KOBİ’lere destek sağlayacak, uluslararası düzeyde yapılacak tanıtımlara ve bu tanıtımlardan sorumlu birimlere destek verecek, ortak proje üretme kültürü yaratmaya çalışacak ve bunların bir stratejik plan çerçevesinde hayata geçirilmesini sağlayacak. Bu yapı, AB fonlarının kullanımı ile bölge için etkin proje üretmek açısından da kolaylık sağlayacak.

Ajansların önüne konulan hedeflerin, neredeyse tümlüyle, TÜRKONFED’in ve bağlı federasyonlarının amaçları ve başlıca faaliyet alanlarıyla örtüştüğünü söyleyebiliriz. Bir başka önemli nokta da şudur: Yasa gerekçesinde, ajansların kamu-özel sektör ortaklığı anlayışına uygun bir yapıda kurulduğu; karar organlarında özel sektör ve sivil toplum temsilcilerine de yer verileceği belirtilmektedir.

Buraya kadar her şey mükemmel gözüküyor. Ancak bundan sonra, gönüllü iş dünyası örgütlerinin bu oluşumun yönetim kademelerinde alacağı rolle ilgili tanımlamalar, bizde endişe ve tereddüt uyandırmaktadır.

Yasa tasarısına göre, üç büyük il dışında ajansların karar alma organlarında çoğunluk kamu temsilcilerinde olacaktır. Dahası, üç büyük il dışında özel sektöre yönetim kurullarında tek bir kontenjan ayrılmış, onun da Odalar Birliği tarafından kullanılması öngörülmüştür. Bu kamu ağırlıklı yapı, Kalkınma Ajansları’nın en çok işlev bulacağı Anadolu’da özel sektör katkısını en aza indirmektedir. Buna ilişkin olarak, kanun tasarısının gerekçesinde şu ifadelere yer verilmektedir: “Gelişme zorluğu çeken bölgelerin ve yörelerin çoğunda, girişimcilik ruhu ve kültürünü harekete geçirip yönlendirecek ve bunun için gerekli destekleri sağlayacak kurumsal kapasite bulunmamaktadır.”

Bize öyle geliyor ki, bu kanun tasarısı hazırlanmaya başlandığında, TÜRKONFED’in henüz oluşmamış olması, bu hazırlıkları yapan kurumları bu şekilde düşünmeye sevk etmiş. Oysa TÜRKONFED, federasyonları ve dernekleri Kalkınma Ajansları’nın kurulacağı 26 bölgenin çoğunda bir kurumsal kapasiteye sahip durumdadır. Konfederasyon bünyesinde sektörel örgütlerin de bulunması TÜRKONFED’i ve ona bağlı bölgesel federasyonları benzeri olmayan bir konuma getirmektedir. Federasyonlarımızın altındaki derneklerin yöneticilerinin Kalkınma Ajansları’nın yönetimlerinde yer alması bu kurumların sağlıklı işleyişine önemli katkılar sağlayacaktır.

Değerli Başkanlar, değerli üyeler, sayın konuklar,

Ülkemiz, yüksek büyüme hızlarını istikrarlı bir şekilde sürdürebilmelidir ki, gelişmiş ülkelerle ile aramızdaki farkı kapatalım. Büyümeye istikrar kazandıracak faktörlerden biri de, bu büyümenin işsizlik ve bölgesel eşitsizlik sorunlarımıza ilaç olabilmesidir. Kalkınma Ajansları’nın bu doğrultuda önemli bir adım olabileceğini biliyoruz. Ancak tasarının hatalı yanları ivedilikle düzeltilmelidir. Eleştirilerimizi 4 ana başlıkta özetleyebiliriz:

1. Ajanslar (üç büyük il hariç), kamu ağırlıklı tasarlanarak, tüm dünyada özel sektörün dinamizmine dayanan bu tür kurumların başarılı örneklerinden uzaklaşmıştır. DPT’nin kanundaki görevi koordinasyonun çok ötesine geçirilerek yerellik ihmal edilmiştir.

2. Kalkınma Ajansı yönetim kurullarına valilerin başkanlık etmesi, genel sekreterinin DPT’nin onayı ile göreve gelmesi, merkeziyetçi anlayışını terk etmekte büyük zorluk çektiğimizi bir kez daha ortaya koymaktadır.

3. Ajansların yönetim kurullarında, üç büyük il hariç, iş dünyası örgütlerinin temsilcilerine birer kişilik kontenjan ayrılmış ve bu üyelerin seçimle değil “atamayla” göreve gelmesi öngörülmüştür.

4. Bölgesel dengesizliğin giderilmesi temel amaç olduğuna göre, daha az gelişmiş bölgelere daha fazla fon ayrılması gerekirken, yasa tasarısında bu açıkça belirtilmemiştir.

Kalkınma Ajanslarını bu yasa tasarısında olduğu gibi DPT’nin bölge teşkilatı gibi tasarlamak, sivil topluma, iş dünyasına bu oluşumlar içinde gereken yeri vermemek, merkeziyetçi anlayıştan sıyrılamamak, yerel ve bölgesel dinamikleri harekete geçirme fırsatını heba etmekle eşdeğer olacaktır. Ajansların yönetim kurulları özel sektör ve sivil toplum ağırlıklı olmalı, bu kurullara üyeler seçimle gelmeli, ajansların bölgesel eşitsizlikleri giderici  bir yapıda çalışması tasarıda güvence altına alınmalıdır.

Bu görüşlerimizi ilgili meclis komisyonuna ilettik. Temennimiz odur ki komisyonda sesimiz ve gerekçelerimiz yankı bulacak; belirttiğimiz hatalar düzeltilecektir. Biz, iş dünyasının en büyük gönüllü örgütü olarak ve Anadolu’nun her noktasına yayılmış geniş yapımız ve deneyimlerimizle biliyoruz ki; Bölgesel Kalkınma Ajansları Kanun tasarısı bir fırsattır ve heba edilmemelidir.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor, hepinizi bir kez daha saygıyla selamlıyorum.

Paylaş: