TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan'ın Elazığ Başkanlar Konseyi Açılış Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan'ın Elazığ Başkanlar Konseyi Açılış Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Enis Özsaruhan 24 Haziran 2005 tarihinde Elazığ Başkanlar Konseyi'nin açılış konuşmasını gerçekleştirdi.

Sayın milletvekilleri, Elazığ ilinin değerli yöneticileri, Değerli başkanlar, değerli basın mensupları,

TÜRKONFED Yönetim Kurulu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 8 yıl Türkiye SİAD Platformu çatısı altında sürdürdüğümüz bu toplantıları bu yıl ilk kez TÜRKONFED Başkanlar Konseyi olarak gerçekleştiriyoruz. İki buçuk yıllık bir çalışma sonunda, siz başkanların çok değerli katkı ve destekleriyle, beş bölgesel federasyona bir sektörel federasyon katarak, mevcut platformları bir Konfederasyona dönüştürdük. Bu büyük yapıyı başarıyla yola çıkarmış olmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz. Bu çabamıza katkıda bulunan tüm başkanlarımıza, onları destekleyen üyelerine ve bugün bizi burada ağırlayan  Elazığ Sanayiciler ve İşadamları Derneği’ne Sayın Başkan Veysel Solmaz’ın şahsında teşekkür ediyoruz.

Bu toplantının, TÜRKONFED’in ilk Başkanlar Konseyi olmanın dışında bir anlamı daha var. Elazığ Başkanlar Konseyi ile birlikte Konfederasyonumuz ve bağlı federasyonlarımızın katkılarıyla tamamlanacak kapsamlı bir çalışmanın ilk ayağını bu toplantıda gerçekleştiriyoruz. Birazdan bir bildiriyle sonuçlarını açıklayacağımız bu çalışmada DOGÜNSİFED üyesi illerin ve Elazığ’ın sektör analizi, sorunlarının tespiti ve gelecek tasarımı gerçekleştirildi.

“Başkanlar Konseyi Bildiri Metni”nin gerçekten tüm SİAD üyelerinin ortak görüşlerini yansıtıyor olabilmesi ihtiyacıyla, çalışmanın hazırlık aşamalarından başlayarak katılımcı bir yöntem izlendi. Sistematik katılımcığın sağlanması konusunda, uzman bir kuruluş olan Karar Danışmanlık’tan destek alındı. Dar zamanda gerçekleştirilen bu profesyonel çalışma için kendilerine teşekkür borçluyuz.

Kapsamlı bir çalışmanın ilk ayağı demiştim. Bu araştırmaları her bölge bazında tamamladığımızda, bütün Türkiye’yi kapsayan bir analiz çalışması elde etmiş olacağız. Öyle ki bugüne kadar devlet tarafından bile böylesi bir çalışma, ülke genelinde yapılmamış durumda. Yani bu konuda öncü durumundayız. Üstelik bu çalışma sırasında sadece mevcut durumun tespiti ile kendimizi sınırlamıyoruz. Bölgedeki sektörlerin birbirleriyle karşılaştırılmaları sonunda, bölgenin geleceğinin tasarlanmasına ışık tutacak veriler de bu çalışmanın kapsamı içinde yer alıyor.

Bu süreçte öncelikle Elazığ SİAD üyesi işadamları ve Fırat Üniversitesi akademisyenlerinden oluşan bir grupla, analizi yapılacak sektörler ve bölgedeki sanayicilerin/sanayinin sorunları tespit edilerek uygulanacak anketin içeriği oluşturuldu.

DOGÜNSİFED üyeleri arasında yapılan bir anket çalışması ile;

?  Bölgedeki illerin gelecekteki sektörel yapılanmaya ilişkin beklentileri

?  Her bir il için diğer iller tarafından nasıl bir gelecek öngörüldüğü

?  Sektörler arasındaki ilişkiler sorgulanarak il ve bölge esaslı olarak sektörel kümelerin nasıl algılandığı

?  Sanayicinin / sanayinin sorunlarının il ve sektör bazlı olarak nerelerde odaklandığı belirlendi.

Ayrıca bir durum tespiti çalışması yapılarak;

?  İl ve bölge bazında sektörlerin “Karşılaştırmalı Üstünlükleri”nin belirlenmesi,

?  Hem illerin hem sektörlerin bölge içindeki göreli rekabet edebilirliklerinin en son veriler ışığında saptanması,

?  Elde edilen bulguların, anket sonuçları ile karşılaştırıldığında geleceğe dönük öngörüler için ekonometrik altyapıyı oluşturması amaçlandı.

Çalışma, Avrupa Birliği'nin bölgesel düzeyde uyguladığı müktesebata uyum çerçevesinde oluşturulan, NUTS olarak anılan, İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması’na uygun şekilde, olabildiğince esnek bir yapıda tasarlandı. İleride Federasyona bölgeden yeni illerin katılması halinde, bu uygulamada elde edilen bulguların güncelleştirilmesi, çalışmanın tekrarlandığı dönemlerde kolayca mümkün olabilecek.

Böylesine bir araştırma, belki bazılarına kısa vadede ne sonuç getireceği belli olmayan, gereksiz bir çalışma gibi gelebilir. Bu yaklaşım, muhtemelen, ülkemizde, gerekli bilgi altyapısı olmadan, politikalar belirleme alışkanlığının bir uzantısıdır. Hatta bir adım daha  öteye gidersek, politika bile belirlemeden eyleme geçmek bu ülke insanının yabancısı olduğu bir durum değil.

Oysa artık çağa ayak uydurmak, dünya ile ilişki içinde gelişmek istiyorsak, bilgiyi referans olarak almak durumundayız. Biz de TÜRKONFED olarak böyle bir yaklaşımın öncüsü olmak arzusundayız. Bu yüzden bu araştırmaları çok önemsemenizi ve kendi bölgenize sıra geldiğinde gerekli katkılarda bulunmanızı özellikle her birinizden rica ediyorum.

Bu çalışma, hiç kuşkusuz, eksiksiz olma, bir reçete sunma iddiasında değil. Daha çok, bölge ekonomisinin aktörlerinin, yani sizlerin yaklaşımlarını da dikkate alarak, bölgesel kalkınma konusunda yapılacak tartışma, araştırma ve proje çalışmalarına bir zemin oluşturma iddiasında.

Bölgesel ekonomik aktörlerin yaklaşımlarını dikkate almaktan söz ettim. Özel sektöre dayalı bölgesel kalkınma çabaları için bunun hayati önemi olduğuna dikkatleri çekmek istiyorum.  Ne yazık ki ülkemizde bu anlayış yeterince yerleşmiş değil.

Konfederasyonumuzun başından beri takip ettiği ve önem verdiği Kalkınma Ajansları projesinde bu bakış açısının eksikliğini bir kez daha gördük. Bölge insanını, bölge potansiyelini ve inisiyatifini, ülke ekonomisinin bütünü içinde doğru bir biçimde değerlendirebilecek, AB normları ile son derece uyumlu bir proje olduğu için, Kalkınma Ajansları’nı destekledik. Hatta konfederasyonumuz içinde, kendi bölgesinde yasa çalışmaları daha başlamadan Kalkınma Ajansı kurmuş dernekler var.

 

Ne var ki, proje ve ilgili yasa tasarısı ortaya çıktığında gördük ki, ajansların yönetimi kamu ağırlıklı tasarlanmış, başkanlıkları valilere verilmiş, genel sekreterliği DPT onayına tabi kılınmış. Yönetim kurullarında, üç büyük il dışında, özel sektöre tek bir sandalye ayrılmış. Onun da Sanayi ve Ticaret Odaları tarafından kullanılması öngörülmüş.

Gönüllü örgütlerin dinamizminden faydalanmak yerine, mevcut kamu ağırlıklı kompozisyona yeni bir soluk getirmeyecek olan yarı resmi kuruluşların yönetimde yer alması yeterli görülmüş. Anlaşılan hem özel sektörün bölge kalkınmasında ağırlıkla söz sahibi olması istenmiyor, hem de, görüntüyü kurtarmak için verilen tek sandalyede de kamu otoritesinin sözünden çıkmayacak bir kurumun yer alması tercih ediliyor.

Bir başka önemli konu daha var: Ajanslara tahsis edilecek kaynaklardan geri kalmış yörelerin ağırlıkla yararlanmasının tasarıda güvence altına alınmamış olduğunu gördük. Tüm ülkeyi il grupları bazında kapsaması öngörülen 26 Kalkınma Ajansı’nın kaynaklarının bir kez daha gelişmiş yörelere kayması halinde, bu proje amacından sapmış ve bölgesel eşitsizliğin giderilmesi açısından ülkeye zarar veren bir hale gelmiş olacaktır.

Konfederasyon olarak bu görüşlerimizi ilgili kuruluşlara ilettik. Bu çok önemli hataların düzeltilmesini bekliyoruz. Aksi taktirde, isteyerek ya da istemeyerek kamuda yeni “arka bahçeler” yaratılacağını bugünden görebiliyoruz. Aldığımız duyumlar, geri kalmış yörelere aktarılacak kaynaklar konusunun yeniden düzenlendiği yönünde. Umarız ajansların yönetimi ile ilgili uyarımız da dikkate alınır.

Benzeri bir tartışmanın Dış Ticaret Birlikleri konusunda da yaşandığını biliyorsunuz. Burada da yaklaşım aynı: “Ben yaptım oldu.” Merkezde kararlar alınıyor, işin içindeki iş insanlarına fikir sorulmuyor. Oysa, ihracatımızın temel sorunlarından birinin bürokratik işlemlerin çokluğu ve karmaşıklığı olduğu, işin içindeki herkesçe dile getirilebilir bir gerçektir. Bu bürokrasiyi daha da artırmanın bir gerekçesinin olmaması gerekir. Kaldı ki, yasa, kendi içinde de olumsuzluklara sahiptir. Üye firmalardan hem yıllık aidat hem nispi aidat talep ediliyor. Birliklere, dış ticaret işlemlerinde gümrüklerin yanı sıra operasyonel bir işlev de yükleniyor. Bunlar kabul edilebilir uygulamalar değildir. Bu yeni birlik anlayışı yeni bir güç merkezi yaratacaktır ama bu gücün iş dünyası için yaratıldığı kuşku götürmektedir.

Değerli Başkanlar,

Türkiye son zamanlarda biraz sıkıntılı, biraz huzursuz dönemlerden geçiyor. Bunda kısmen ülke içinde gündemi saptıran bazı söylem ve girişimlerin ortaya çıkmasının rolü var. Ama asıl olarak, AB’nin yaşadığı gerilimler, bizde de yankısını buluyor.

Bunların hepsinin dönemin bir özelliği olduğunu ve geçici olduğunu iyi kavramalıyız. İtidalimizi korumalı, ekonomik ve siyasi istikrarın zarar görmemesi için uyanık olmalı, ülkeyi Avrupa Birliği hedefinden saptırmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz.

Bunun için de hepimize çok iş düşüyor. Bizler çoğunluğu KOBİ’lerden oluşan ve Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış, hem bölgesel hem sektörel iş adamı derneklerinin temsilcileri olarak, ekonomik istikrarın temelini oluşturuyoruz. Bunun bilincinde olarak üstümüze düşenleri yapmaya hazırız. Aynı sorumluluğu, hükümetimizden, muhalefetimizden ve diğer kesimlerden de bekliyoruz.

AB’ne girmek için verdiğimiz bunca uğraş, aslında kendimizi çağdaş refah ve demokrasi seviyesine yükseltmek içindir. Buna karşı çıkanlar, sayıları az da olsa, her zaman var olacak ve önümüzdeki günlerde belki sesleri daha da gür çıkacak. Müzakerelerin başlaması öncesi içerde ve dışarıda baskılar artacak. Aynı yoldan geçen tüm diğer ülkelerde olduğu gibi, müzakerelerle başlayacak uyum sürecinin kendi zorlukları ve sancıları AB ilişkilerinin yıpratılması için kullanılacak. Bunlar olağan gelişmelerdir.

Bizim unutmamamız gereken, Türkiye’nin girdiği bu yolda, meydana gelebilecek tüm çalkantılara rağmen ilerlemesinin, sonuçta ülkece kazanmamıza yol açacağıdır. Demokrasiyi, refahı ve sosyal adaleti gerçekleştirmek üzere bu yolu seçmiş bulunuyoruz. Ülkemizin, bölgemizin kendimizin geleceği açısından taviz verilmemesi gereken konular bunlardır. Bu süreçte   zihnimiz   berrak,   hedeflerimiz   net,   çabamız   kesintisiz   ve   yoğun      olmalıdır.

Birbirimizden güç ve destek almalıyız. Özellikle sahip olduğumuz bu örgütün kıymetini bilmeli, desteğimizle onu daha da güçlendirmeliyiz.

TÜRKONFED şu anda Türkiye’nin en büyük gönüllü iş dünyası örgütüdür. Sektörel ve bölgesel boyutlarımızla, Türk iş dünyası içinde çok önemli bir boşluğu doldurduğumuza inanıyoruz. Her birimizin katılımıyla oluşturduğumuz ortak ses ile bölgesel, sektörel ve ulusal ekonomik politikaların geliştirilmesine önemli katkılarda bulunmayı amaçlıyoruz. Bunun da ötesinde, ülke ekonomisinin dışa açılımında her bölgenin, her sektörün, her boy işletmenin rol alabileceği bir ortamı yaratmak üzere yola çıkmış bulunuyoruz. Bu özelliklerimizle, AB müzakerelerine destek vererek sektörel ve bölgesel birikimimizi ülkenin hizmetine sunma arzusundayız.

Sizleri bugün güzel kentimiz Elazığ’dan selamlarken, TÜRKONFED olarak, önümüzde uzun, yorucu ama bir o kadar da gurur verici bir yolumuz olduğunu hatırlatıyorum. Bugüne kadar gösterdiğimiz azmi koruduğumuz takdirde, çok kısa süre içinde, ülke ekonomisi içinde hak ettiğimiz yere kavuşacağımıza yönelik inancımı yinelemek istiyorum.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.

Paylaş: