Türkiye ekonomisi üzerine 2018 değerlendirmesi ile 2019 öngörülerini paylaşan TÜRKONFED Başkanı Orhan Turan, bu yıl ekonomik büyümenin, Yeni Ekonomi Programı’nda belirtilen yüzde 3,8’lik tahminin altında kalmasının beklendiğini söyledi. Yavaşlamanın 2019’un ilk yarısında da devam edeceğinin öngörüldüğünü aktaran Turan, reform gündemine dönüş için önümüzde fırsatların da olduğunu belirtti. Turan, “Dünya emtia fiyatlarındaki düşüşle birlikte, FED’in 2019 için faiz artırımında ılımlı bir süreç izleyeceği sinyali ülkemiz için değerlendirilmesi gereken bir fırsat yaratıyor. Yerel seçimlerden sonra 4 yıl süreyle ekonomiye reform gündemine odaklanarak sıkıntılarımızı hafifletebiliriz” dedi.
TÜRKONFED Başkanı Turan'dan 2018-2019 Ekonomi Değerlendirmesi
21 Aralık 2018 – İstanbul / Türkiye ekonomisinin 2018 yılını değerlendiren, 2019 yılı öngörülerini de paylaşan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, çözüm önerilerini de aktardı. Reformlar başta olmak üzere ev ödevlerinin eksiksiz yerine getirilmesi gerektiğini vurgulayan Turan, 2018’de ekonomik büyümenin, Yeni Ekonomi Programı’ndaki (YEP) yüzde 3,8’lik tahminin altında geleceğini de kaydetti.
Ekonomik yavaşlamanın 2019’un ilk yarısında da devam edeceğinin öngörüldüğünü aktaran Turan, reform gündemine dönüş için önümüzde fırsatlarında olduğunu vurguladı. Turan, “Dünya emtia fiyatlarındaki düşüşle birlikte, FED’in 2019 için faiz artırımında ılımlı bir süreç izleyeceği sinyali ülkemiz için değerlendirilmesi gereken bir fırsat yaratıyor. Yerel seçimlerden sonra 4 yıl süreyle ekonomiye reform gündemiyle odaklanarak sıkıntılarımızı hafifletebiliriz. Yaşanan tüm gelişmeler gösteriyor ki Türkiye’nin, uzun vadeli rekabetçilik için, yatırımlarını en verimli olduğu alanlara kaydırması ve yatırımcı güvenini sağlaması kritik önem taşıyor. İçe kapanarak değil, değişerek ve dönüşerek çıkabileceğimiz yeni bir dünya kuruluyor. Bu dünyada Türkiye’nin güçlü ve lider bir ülke olması için de gerçekleri konuşmaya, çözümler sunmaya, birlikte ortak aklı; ortak bir vizyonla oluşturmaya ihtiyacımız olduğu görülüyor” diye konuştu.
“Bu sefer ev ödevlerimizi eksiksiz yerine getirmeliyiz”
Hem dünya hem de Türkiye için 2018’in zor ve sıkıntılı bir yıl olduğunu vurgulayan Turan, özellikle ABD’nin Rusya, Çin ve İran üzerinden başlattığı ambargoların, küresel ekonomide koruma duvarlarını yükselttiğini ve ticareti zorlaştırdığını söyledi. Çoğu zaman dış politikanın, ekonomi üzerinde ‘bir silah olarak’ kullanıldığına tanık olunduğunu dile getiren Orhan Turan, şöyle konuştu: “Türkiye, ticaret savaşları ile başlayan süreçte, ABD ile yaşadığı gerginliğin etkisini ekonomide fazlasıyla hissetti. Türkiye-ABD arasındaki politik belirsizlikler, TL’nin dolar ve diğer para birimleri karşısında ciddi bir değer kaybı ve tüketici fiyatlarında yüksek artışla sonuçlandı. Enflasyonun yılın ikinci yarısından sonra son 10 yılın rekor seviyesine yükseldiğine şahit olduk. Büyümede 3. çeyrekte ortaya çıkan yavaşlamanın, 4. çeyrekte daha belirginleşeceği görülüyor. Kasım enflasyon verileri de iç tüketimin büyümeye katkısının dördüncü çeyrekte daha da azalacağına işaret ediyor.
Dolayısıyla, 2018’de ekonomik büyümenin, Yeni Ekonomi Programı’ndaki yüzde 3,8 tahmininin altında gelebileceği öngörülüyor. FED’in 2019’da kademeli faiz artışı yerine, veri odaklı bir sürece gireceğini belirtmesi, gelişmekte olan ülke piyasalarından likidite çekilmesinin tahmin edildiği düzeyde olmayabileceği ihtimalini de ortaya çıkardı. Bu ülkemiz için fırsata dönüştürülecek bir oyun alanı yaratması açısında önemli bir gelişme. Bu sefer ev ödevlerimizi eksiksiz yerine getirmemiz gerekiyor.”
“KOBİ’ler için nakit akışı devamlılığı hayati öneme sahip”
2018 yılında yaşanan politik ve ekonomik gelişmelerden en çok KOBİ’lerin etkilendiğine işaret eden Turan, “Takipteki KOBİ kredilerinin oranının özellikle son aylarda arttığı görülüyor. Ekonominin lokomotifi olan KOBİ’lerin kırılgan yapılarını güçlendirecek adımlar atılması bu bağlamda önem taşıyor. Finansmana erişimde sıkıntı yaşayan; yüksek teknoloji kullanımı, yüksek katma değerli üretim ve ihracat gücü sınırlı olan KOBİ’ler için nakit akışı devamlılığı hayati bir öneme sahip” diye konuştu. Turan, “KOBİ’lerimizin nakit akışı devamlılığının sağlanması, finansal yapılarını güçlendirecek, piyasada güven ortamını artıracak ve risk primi ile finansal dalgalanmaların boyutunu azaltacaktır. Alacak sigortasının hayata geçirilmesi ve KOBİ’lerin finansmana erişimindeki sıkıntıların giderilmesi, ekonominin lokomotifi olan KOBİ’lerimizi dirençli kılacaktır” dedi. Yüksek enflasyon ve kredi daralması yaşanan bu dönemde ödeme vadelerinin gecikmesinin KOBİ’leri derinden etkilediğini belirten Orhan Turan, “Tahsilat güçlüğü nedeniyle yaşanabilecek sorunların KOBİ’lerde finansal krize sebep olmasının ve iflas/konkordatoların önüne geçmek amacıyla, ‘Önce Küçüğü Düşün İlkesi’ çerçevesinde önlemler alınması önem taşımaktadır” diye konuştu.
“Belirsizliklerin en aza indirilmesi gerekiyor”
2019 yılına ilişkin de değerlendirmelerde ve önerilerde bulunan Orhan Turan, küresel ekonomiyle ilgili öngörülen büyümenin, 2018’de yüzde 3.8 ile tepe noktasına ulaşacağı ve devamında daha düşük bir platoya ineceği şeklinde beklendiğini hatırlattı. Dünyada likidite sıkılaşırken, Türkiye’de ekonomik yavaşlama; enflasyon ve büyümenin yavaşlamasının da 2019’un ilk yarısında devam edeceğinin öngörüldüğünü aktaran Turan, “Yurt dışı kaynaklı dalgalanmaların ülkemiz finansal piyasalarında 2018’deki gibi etki göstermemesi için belirsizliklerin en aza indirilmesi önem kazanıyor. Yeni Ekonomik Program’da açıklanan hedeflerin, şeffaf, öngörülebilir ve bağımsız para ve maliye politikalarıyla desteklenmeye devam edilmesi, 2019’un 2018’e göre daha ılımlı geçmesine önemli katkı sağlayacak diye düşünüyoruz” dedi. Küresel belirsizliklerin yanı sıra ‘Türkiye ekonomisine has’ yüksek ateş yaratan kronik hastalıklara sahip olunduğu ifadesini kullanan Orhan Turan, “Faiz, döviz kuru, enflasyon, cari açık, işsizlik gibi kronikleşmeye başlayan hastalığımızın bir tedavisi de var. Ekonomide doğru teşhis ve doğru tedavi çok önemli. Zamanında adım atmak, hızlı ve doğru reaksiyon vermek, ‘geçici pansumanlar değil’, ‘kalıcı tedaviler’ ile ekonomimizin dengelenme sürecini sağlıklı yürütmesini sağlayabiliriz. Bunun için teşhisi doğru koymak gerekiyor. Tedavi ekonomik ve demokratik reformlardan geçiyor” diye konuştu.
“Yerel seçim sathına girdiğimiz şu günlerde, sıkı kamu maliyesi çok önemli”
Yüksek enflasyon liginde ilk 10 ülke ile birlikte anılmak yerine, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmak için top yekûn mücadele edilmesi gerektiğini de işaret eden Orhan Turan, şöyle devam etti: “Finans piyasalarında kısa zamanda olumlu sonuçları olan uygulamaların, ekonomik atmosfer ve ülkemizin risk primi üzerinde baskıya yol açmaması için yapısal önlemler alınması gerekiyor. Yüksek risk pirimi, yüksek borçlanma maliyeti yaratıyor. Serbest piyasa ilkelerine bağlı kalarak, sıkı para ve maliye politikasının sabırla yürütülmesi gerekiyor. Yerel seçim sathına girdiğimiz şu günlerde, sıkı kamu maliyesi de ayrıca çok önem kazanıyor. Serbest piyasa ekonomisiyle çelişkiler yaratacak uygulamalardan kaçınmak, ekonomimizde orta ve uzun vadede avantaj yaratacaktır. Artık ülkelere yatırım çekmek için, ekonomik göstergeler, tek başına yetmiyor. Ekonomi ile demokrasi arasında dolaylı değil, doğrudan bir ilişkinin olduğunu unutmamalıyız.
Uluslararası yatırımcılar aynı zamanda; ‘yüksek demokrasi standartları, hukukun üstünlüğü, fikir ve ifade özgürlüğü’ gibi evrensel değerlere de bakıyor. Reformlarla, demokrasimizi ve ekonomimizi güçlendirip, belirsizlikleri azaltabiliriz. Diğer yandan yüksek teknoloji kullanımını da artırmaya gayret etmeliyiz. Yüksek teknolojili üretim yaparak, yüksek katma değer yaratıp, küresel rekabet gücümüzü artırmak için dijitalleşmeyi kaldıraç olarak kullanabiliriz. Bu anlamda ülkemizin gerçek gündeminin, A’dan Z’ye dijital dönüşüm olması gerektiğine inanıyoruz.”