Süleyman Onatça, TÜRKONFED 37. Girişim ve İş Dünyası Konseyi'nde Konuştu

Süleyman Onatça,  TÜRKONFED 37. Girişim ve İş Dünyası Konseyi'nde Konuştu
TÜRKONDED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça,  TÜRKONFED 37. GİRİŞİM VE İŞ DÜNYASI KONSEYİ'nde bir konuşma gerçekleştirdi.
 
 
Konuşmanın tam metni aşağıda ve ekli dosyada yer almaktadır.
 

Sayın federasyon ve dernek başkanlarım,Değerli üyeler, Avrupa Parlamentosu’nun Kıymetli Üyesi,

Kıymetli medya mensupları,

TÜRKONFED’in 37. Girişim ve İş Dünyası Konseyi’ne hoş geldiniz.

Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum.

Sözlerime geçen hafta TÜSİAD başkanlığından istifa etmiş olan Muharrem Yılmaz’a başkanlığı döneminde TÜRKONFED’e göstermiş olduğu ilgi ve vermiş olduğu çok büyük destek için sonsuz minnettarlığımı sunarak başlamak istiyorum.

Muharrem Bey, üstlenmiş olduğu TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini büyük bir başarıyla ifa etmiş, kurumun ulusal ve uluslararası düzeydeki itibarına çok önemli katkılar sağlamıştır.Değerli arkadaşımın Türkiye’de sivil toplumun güçlenmesi ve iş dünyasının örgütlü gelişimi için yaptığı katkıların en yakın şahitlerinden birisi olmanın mutluluğunu taşıyorum.

Bu haftadan itibaren TÜSİAD Yönetim Kurulu başkanlığını üstlenmiş olan Sayın Haluk Dinçer döneminde de TÜSİAD-TÜRKONFED arasındaki işbirliğinin güçlenerek devam edeceğine yürekten inanıyoruz.

Değerli konuklar,

Bir kez daha çok yakıcı bir gündem altında toplantımızı gerçekleştiriyoruz. Daha bir ay önce Soma’da kaybettiğimiz 301 madencimizin yasını tutuyorken, son bir hafta içinde önce Lice’deki olaylarla hepimizin yüreği ağızına geldi, ardından önce TIR şoförlerimiz sonrasında Musul’daki konsolosluk baskınında aralarında başkonsolosumuzun da olduğu 49 vatandaşımız rehin alındı…

Son bir yıla baktığımızda, ülke gündeminin sakin olduğu herhangi bir zaman dilimi maalesef olmadı. Bütün bu olağanüstü gündeme rağmen biz girişimciler olarak dikkatlerimizi ekonomi üzerinde toplamaya gayret gösteriyor ve şirketlerimizi yönetmek için strateji geliştirmeye çalışıyoruz. Bu denli sorunlu gündemlerle karşı karşıya kalan ve kriz yöneterek olgunlaşan iş insanlarımız bu tecrübelerini neredeyse ihraç edebilecek pozisyona geldi.

Ancak bütün bunlara ragmen iş dünyası olarak moralimizi bozma lüksümüzün olmadığını da biliyoruz. Nitekim son açıklanan veriler, piyasalarda oldukça olumlu bir seyre işaret ediyor.

Türkiye, yılın ilk çeyreğinde % 4,3 büyüdü. Yani, içeride ve dışarıdaki tüm olumsuz koşullara rağmen çok tatminkar bir büyüme hızı elde edildi. Fakat, bu büyümenin nereden geldiğine bakınca, bu olumlu resim bir parça değişiyor.

Yüzde 4,3’lük büyümenin 2,7 puanı net ihracattan, 1 puanlık kısmı ise kamu sektöründen geldi. Her seçim döneminde olduğu gibi kamu harcamaları bu dönemde de yüzde 8,6 gibi hızlı bir artış gösterdi. 

Avrupa’da toparlanma olmasaydı ve geçen sene sonunda TL sert biçimde değer kaybedip rekabet gücüne olumlu etki yapmasaydı, belki de bu büyüme hızını elde etmek mümkün olmayacaktı.

 

Üretim artışının Nisan ayında da devam etmiş olduğunu görüyoruz. Yılın ilk üç ayında yüzde 5,2 artan sanayi üretimi Nisan ayında da yüzde 4,6 arttı. Ancak bu artış büyük ölçüde sermaye malı ve ara malı üretimindeki artıştan kaynaklandı. Dayanıklı tüketim malı ve dayanıksız tüketim malı üretimi ise geriledi. Bu rakamlar, üretimdeki canlılığa rağmen, tüketimde arzulanan canlanmanın olmadığını gösteriyor. Nitekim tüketici güveni Mayıs ayında geriledi.

Son haftada yaşanan olayların ise ne tüketicilerin ne de üreticilerin güvenlerini olumlu etkilemesi beklenemez. Yoğun gündem maalesef ne tüketicilerde, ne siyasilerde, ne bürokraside, ne de girişimcilerde ekonomi ile uğraşacak enerji ve zaman bırakmıyor.

Siyasi gündemin yoğunluğu Türkiye’nin ayağına ciddi bir bağ oluşturuyor. Daha yüksek büyüme hızlarına ulaşılmasına izin vermiyor.. Bu koşullar altında bu sene için büyüme oranımız yüzde 4 civarında gerçekleşecek.

Bu büyüme hızı belki diğer ülkelerle karşılaştırdığımızda kulağa iyi geliyor, ama bu hızlarla 2023 hedeflerini yakalamamız olanaksız.

Bu sene yüzde 4 civarında büyürsek 2008’den bu yana ortalama büyüme hızı sadece yüzde 3.8 olacak. Bu büyüme hızlarıyla Türkiye’nin orta-gelir tuzağından çıkması mümkün olmayacak.

Büyüme düşerken, enflasyon ise maalesef yükseliyor. Enflasyon Mayıs ayında yüzde 9,7’ye yükseldi. Yılsonunda enflasyonun bir parça düşmesi mümkün görünüyor.

Yıllık enflasyon hedefinin sürekli olarak yüzde 5 ilan edilmesine karşılık, 2008 başından bu yana gerçekleşen enflasyon oranı ortalama yüzde 8 olmuş. Belli ki enflasyon hedeflerinin tutturulamaması artık kanıksanmış durumda. 

Düşük büyüme ve yüksek enflasyon bir araya geldiğinde sosyal patlamalar için çok tehlikeli bir bileşim oluşturuyor. Bu nedenle acilen önlem almak gerekiyor. Ancak büyümeyi hızlandırmak için alınacak önlemlerin enflasyonu azdırma riskini de göz ardı etmemek lazım. Bu nedenle faiz oranlarının düşürülmesi politikasını çok dikkatli uygulamak gerekiyor.

Büyümeyi canlandırmak için faizleri zorla aşağı baskılamanın yan etkilerinin ağır olabileceğinden endişe ediyoruz. Bu yan etkilerin başında Merkez Bankası’nın bağımsızlığı geliyor. Faizlerin düşmesi belki bizlerin bu seneki ticari hayatını olumlu etkileyecek, ama bu durum enflasyonun yükselmesi, dış açığın finansmanının zorlaşması ve merkez bankasının itibarının zedelenmesi pahasına yapılırsa, çocuklarımıza zayıflamış bir yatırım ortamı devretmek zorunda kalacağız.

Unutmayalım ki faiz oranlarının yüksekliğinin bir nedeni de siyasi gerilime bağlı olarak ülkenin risk priminin yüksek olması. Bu nedenle faiz oranlarının düşürülmesi için öncelikli olarak yapılması gereken şey siyasi tansiyonun düşürülmesi ve belirsizliğin ortadan kaldırılması.

Herhangi bir piyasa ekonomisinin başarılı olmasının başlıca koşulu, kurum ve kurallarıyla iyi işleyen, gelişkin bir demokrasinin varlığıdır. Bu nedenle demokrasimizin gelişmesi, biz girişimcilerin de başlıca görevi.

Ardından, hep vurguladığımız gibi yapısal reformlar yoluyla üretim ve yatırım ortamının iyileştirilmesi ve verimliliğin artırılması geliyor.

Değerli konuklar,

Siyasi çatışma ortamından olumsuz etkilenen kesimlerin başında KOBİ’ler geliyor. Tabii ki KOBİ’ler çok geniş bir kesim. İçinde esnaf da var, büyük şirketler de var.Hatta uluslararası şirketlerle rekabet eden yenilikçi ve hızla büyüyen şirketler de var.

Piyasalarda işler durgunlaştığında, bundan en fazla finansal yapıları kırılgan, karlılık marjları düşük, riskleri yüksek olan KOBİ’ler olumsuz etkileniyor. Geçtiğimiz dönemde, gerek düşen büyüme, gerekse TL’nin değerinde görülen dalgalanma ve yükselen faiz oranları birçok arkadaşımızın mali yükümlülüklerini yerine getirmesini zorlaştırdı.

Bu nedenle bugün gündemde olan vergi affının birçok KOBİ için bir can simidi olacağı açıktır. Hiçbir şekilde kendisinden kaynaklanmayan nedenlerden dolayı finansman sıkıntısına düşmüş, oluşan siyasi kaos nedeniyle siparişleri iptal edilmiş, TL’nin değerindeki aşırı oynaklık nedeniyle zarar yazmış KOBİ’lerimiz var.Bu nedenle vergisini zamanında ödeyememiş İşletmeler için olumlu olan bu vergi affı, öte yandan, vergisini zamanında ödemiş KOBİ’ler için ise büyük bir haksızlık anlamına geliyor. Vergisini belki de kredi kullanarak ödeyen, bu konuda hassasiyet sergileyen işletmelere haksızlık yapılmaması adına önerimiz, SGK prim ödemelerinde uygulanan yöntem olacaktır. SGK primlerini zamanında ödeyen işletmelerin kullandığı indirim avantajı, vergi kalemlerinin tamamında uygulanabilir.

 Bu yapılırsa hem hakkaniyet hem de devlet penceresinden zamanında tahsilat oranında yükseliş sağlanmış olur.

Üst üste ilan edilen ve her seferinde bu sonuncu denilen vergi afları, vergisini düzenli ödeyen girişimcileri cezalandırıyor ve “Nasılsa yeni bir af olur” diye düşünülmesi giderek vergi ödeme ahlakının bozulmasına yol açıyor. Şimdiye kadar uygulanmış olan vergi afları bazı girişimciler için kurtarıcı olsa da, vergi sisteminin çözülmeyi bekleyen hiçbir sorununa çözüm getirebilmiş değil.

Oysa yapılması gereken, kayıt dışı ile sıkı bir mücadeleyle vergi tabanını genişletmeye çalışırken, vergi oranlarını herkesin vergisini zamanında ödeyebileceği kadar düşürmek ve bu vergilerin zamanında ve eksiksiz ödenmesini gözetmek üzere etkin çalışan, bağımsız ve tarafsız bir denetim sistemi oturtmak. Kapsamlı bir vergi reformu gibi zor ama kalıcı bir yoldan gitmek yerine vergi affıyla kestirmeden sonuç almaya çalışmak, yatırım ortamını bozuyor.

Bir kez daha açık ve net olarak vurgulamak isterim ki Türkiye’nin orta-gelir tuzağından çıkmasının tek kesin yolu vardır: o da gereken reformların yapılmasıdır. Bunun dışında kalan yollara sapmanın ulaşmak istediğimiz hedefe varmamızı geciktirmek dışında bir faydası olmayacaktır.

Orta-gelir tuzağı için geçerli olanlar orta-demokrasi tuzağı için de geçerlidir.

Bugün hepimiz, cumhurbaşkanı adaylarının isimleri üzerinde duruyoruz. Oysa önemli olan isimler değil, nasıl bir cumhurbaşkanı olacağıdır.

Cumhurbaşkanının nitelikleri ve Cumhurbaşkanlığı görev ve yetkilerinin nasıl kullanacağı konusunda anlaştığımız sürece, 70 milyonluk ülkemizde bu görevi layıkıyla yapacak çok sayıda aday olacaktır.

TÜRKONFED olarak bizim yeni cumhurbaşkanımızdan en büyük beklentimiz kırılmış kalplerin onarılmasıdır.  Bugün işsizlerden girişimcilere, diplomatlardan, çocukları dağlarda olan annelere, gençlerden, maden işçilerine, Alevilerden gazetecilere kalbi kırık çok sayıda vatandaşımız var. Şimdi bu kırık kalpleri onarma zamanı.

Kalbi kırıklar arasında kadınlarımız da var. Türkiye’de kadınlar iş hayatından siyasi hayata, kültür hayatından sosyal hayata, birçok yerde erkeklerle eşit koşullarda değiller.

Türkiye’nin iktisadi, sosyal ve politik alanlarda ilerlemesi, kadının sanayi ve hizmet sektöründeki hak ettiği yere ulaşmasıyla doğru orantılı. Küresel olarak rekabet edilebilmek için kadının iş yaşamına katılması büyük önem taşıyor.

TÜRKONFED, kurulduğu günden itibaren kadının iş gücüne daha etkin katılımı konusunda çaba sarf etti.

Kadınların iş hayatına eşit koşullarda katılmadığı bir Türkiye’nin yeterince gelişme kaydedemeyeceğini savundu.

Kadınların iş yaşamına katılımını hızlandırmak amacıyla 2007 yılında “İş Dünyasında Kadın” raporunu yayımlamıştık. Bu raporumuzla bu alandaki eksiklikleri gözler önüne sererken yetkililere nelerin yapılması gerektiğiyle ilgili önerilerimizi iletme imkanı da bulduk. Kadının yeterince yer bulamadığı ekonomileri, tek motorla havada kalmaya çalışan uçağa benzettik.

Hem çalışan kadın hem de girişimci kadın sayımızın artmasını sağlayacak düzenlemelerin önereni ve savunucusu olduk.

Bu raporun yayımlandığı 2007 yılından 2013 yılı sonuna kadar kadın istihdamını artırmaya dönük pek çok program uygulamaya kondu. Kadınlara dönük mesleki eğitim ve girişimcilik kurslarının artırılması, kadın girişimciliğinin desteklenmesi, toplum yararına çalışma programları, kadınlara dönük sosyal sigorta prim teşvikleri ve doğum borçlanması gibi uygulamalar, kadınların iş hayatına katılımını teşvik etti.

Buna rağmen, kadınları iş hayatına katılımı hala erkeklerin çok gerisinde. Bu nedenle 2007 yılında yapmış olduğumuz raporumuzu güncelleme kararı aldık. Raporumuzda sadece durum analizi ile yetinmedik, kadının iş hayatında daha etkin katılımıyla ilgili öneriler de yaptık. Bu arada bugün ilk kez Isparta’da dağıtımını gerçekleştirdiğimiz raporumuzun hazırlanmasında büyük emeği geçen Kadın Komisyonumuzun değerli  Başkanı Hülya Gedik Sadıklar’a ve onun nezdinde yardımcılarına, Diyarbakır ve Samsun’da çok başarılı çalıştaylara ev sahipliği yapan derneklerimize ve raporumuzu yazan akademisyenlerimize  teşekkür ediyorum. 

Bugünkü panelimizde rapor yazarı değerli hocalarımızla bu konuları etraflıca tartışma imkanı bulacağız. Ayrıca, Avrupa Parlamentosu Milletvekili Sayın Emine Bozkurt da bizlere Türkiye’de kadının siyasi hayata katılımını Avrupa ile karşılaştırmalı bir perspektiften anlatacaklar. Kendilerine şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum. Dilerim ki bu çabalarımız sonucunda 2023 hedeflerimize tek kanat yerine çift kanatla uçarız.

Değerli konuklar,

TÜRKONFED olarak bölgeler arası gelişmişlik farkının ortan kaldırılması ve adaletli bir gelir dağılımının sağlanması konusunda taraf olduğumuzu her platformda ifade ediyoruz. Bu nedenle 26 kalkınma ajansı bölgesinde 26 federasyon kurma çalışmalarımız hızla devam ediyor. Burada bir kez daha projesi olduğu için Muharrem Yılmaz’ı anmadan geçemeyeceğim. 26 federasyonu beraber kurmaya söz vermiştik.

Bugün aramıza katılacak TR 22 Balıkesir ve Çanakkale kentlerimizi içeren Güney Marmara Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu ile TR 71 Kırıkkale, Aksaray, Niğde, Nevşehir ve Kırşehir bölgesine kurulan Ahiler Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu ile birlikte 19bölgesel federasyona ulaşmış bulunuyoruz. Umut ediyorum, 2015 yılında Türkiye’nin tamamını kapsayan 26 bölgede federasyon çalışmamızı tamamlayarak sevgili Muharrem Bey’e verdiğimiz sözü de yerine getirmiş olacağız..

Değerli konuklar,

Sizlerin de bildiği gibi, Konfederasyonumuz, geçtiğimiz aylarda Avrupa KOBİ’lerinin sesi olan Avrupa Esnaf Sanatkar ve KOBİ Birliği (UAEPME)’nin üyesi oldu. Önceki gün gerçekleştirilen UEAPME Genel Kurulu’nda ‘İdari Konsey’e seçilerek ülkemizi temsil ettiğimizin müjdesini de vermek istiyorum. Bu vesile ile Avrupa’da KOBİ’lerin gündemlerini yakından takip etme imkanı buluyoruz.

Türkiye’de bizim gündemimizi kanunsuz dinlemeler, maden kazaları, cumhurbaşkanlığı seçimleri, yol kesmeler, gösteriler, IŞİD baskını gibi vahim siyasi gelişmeler dolduruyorken, Avrupa’da KOBİ’lerin gündemini;büyüme, istihdam artışı, sanayi altyapısının güçlendirilmesi, girişimciliğin ve girişimcilik kültürünün desteklenmesi, enerji ve çevre politikaları gibi konular oluşturuyor.

Değerli misafirler,

Sözlerimi çok fazla uzattığımı biliyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Ben de sizinşimdi bulunduğunuz yerde otururken ‘Bu başkanlar kürsüde neden bu kadar uzun konuşuyor?” serzenişinde bulunurdum. Ancak, ülkemizde KOBİ’lerin o kadar çok derdi var ki… KOBİ’leri temsil eden TURKONFED’in bu söylemleri size ve ilgililere de bir şekilde aktarması gerektiğini düşünüyorum..

Sözlerime son verirken, bir gün bizim de AB deki KOBİ temsilcileri gibi sadece iş ve yatırım ortamı konularını konuşabileceğimiz Konsey toplantıları yapabilmemizi can-ı yürekten diliyorum. Bu güzel toplantıya ev sahipliği yapan Batı Akdeniz Sanayici ve İş Dünyası Federasyonu Başkanımız Sayın Ergin Civan’a ve yönetim kurulundaki arkadaşlarımıza, Isparta Girişimci Sanayici ve İşadamları Derneği’nin değerli başkanı Alper Bayhan’a ve yönetim kurulu üyelerine, İGSİAD ailesine, davetimizi kırmayarak aramızda olan Avrupa Parlamentosu Eski Üyesi Sayın Emine Bozkurt hanımefendiye, ülkemizin dört bir yanından katılım gösteren federasyon ve dernek başkanlarımıza, yönetici ve üyelerine, Isparta iş dünyası temsilcilerine ve toplantıya katkı sağlayan sponsor kuruluşlara şükranlarımı sunuyor, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyorum.

Paylaş: