"Türkiye Ekonomisi Büyüdükçe, Depremin Ekonomi Üzerindeki Riski de Büyüyor”

"Türkiye Ekonomisi Büyüdükçe, Depremin Ekonomi Üzerindeki Riski de Büyüyor”

Geçtiğimiz Kasım ayında Türkiye’deki işletmeleri deprem, yangın, sel ve mülteci krizi başta olmak üzere doğal afetler ile karmaşık acil durumlara karşı hazırlamak üzere TÜRKONFED ve UNDP tarafından kurulan CBi Türkiye Platformu, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin 20. Yıldönümü nedeniyle ‘KOBİ'lerde Dayanıklılık: Yeni Riskler, Yeni Öncelikler Raporu’nu açıkladı.

Raporda, 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde 30 binden fazla işletmenin zarar gördüğü ve ekonomik kaybın bugünün parasıyla 200 Milyar TL düzeyinde olduğu vurgulanırken, geçtiğimiz 20 yılda Türkiye ekonomisindeki büyümeye paralel olarak olası bir depremin ekonomi üzerindeki vurucu etkisinin de büyüdüğüne dikkat çekildi.

Türkiye’de doğal afet ve kriz durumlarında devletin imdada yetişeceği beklentisinin riskleri azaltma ve kendi acil durum yönetim ve toparlanma kapasitesini oluşturmada yanıltıcı bir güvence oluşturduğunun ifade edildiği raporda, “Küresel trendleri yakalamak adına ‘paylaşılan sorumluluk’ ilkesinin ülkemizde de uygulanması ve şirket yöneticilerinin kendi risklerini sahiplenmesi ve üzerine çalışması daha sağlıklı olacaktır” görüşlerine yer verildi.

16 Ağustos 2019-İstanbul / Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle kurulan Connected Business initiative (CBi) Türkiye Platformu tarafından hazırlanan ‘KOBİ’lerde Dayanıklılık: Yeni Riskler, Yeni Öncelikler’ Raporu, 17 Ağustos’un 20. yıldönümünde kamuoyuyla paylaşıldı. Türkiye’de özel sektörün Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na bağlılığını ve uyumunu artırmak amacıyla TÜRKONFED, TÜSİAD ve UNDP’nin paydaşlığı ile Ümit Boyner başkanlığında kurulan “Hedefler İçin İş Dünyası Platformu” ana şemsiyesi altında faaliyetlerini sürdüren CBi Türkiye Platformu iş dünyasını değişen risk profiline hazırlıklı kılmak için faaliyetler yürütüyor. CBi Türkiye’nin ilk çalışması olan raporda, 20 yıl içinde Türkiye ekonomisiyle aynı ölçüde potansiyel risklerin de büyüdüğü vurgulandı. Rapor, deprem başta olmak üzere iklim değişikliğine bağlı sel ve taşkın gibi afetler ile karmaşık acil durumlar olarak tarif edilen ve son yıllarda gündemde olan mülteci sorunu konularında genel durum tespiti ve çözüm yolunda yapılacaklara rehberlik ediyor.

Marmara Depremi’nin ekonomiye bilançosu: 200 Milyar TL zarar  

TÜRKONFED ve UNDP ağlarındaki iş liderleri, farklı sektörlerin temsilcileri ve üye işletmelerden alınan görüşlerle detaylandırılan raporda; yeni dünya düzeninde yeni risklere karşı özel sektörün, mevcut durumu analiz edildi ve geleceğe dair stratejik öncelikler ile adımlar sıralandı. Rapora göre 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden büyük fabrikalar kadar ülkenin ve bölgenin bel kemiğini oluşturan KOBİ’ler etkilendi. Türkiye sanayisini kalbinden vuran depremde 30 binden fazla işletme zarar gördü ve bugünün parasıyla 200 Milyar TL düzeyinde zarar oluştu. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nden bu yana yapılan çalışmaların ağırlıklı olarak can güvenliğinin sağlanmasına yönelik olduğunun belirtildiği rapora göre, firmalarda iş sürekliliğinin sağlanması ve ekonomik kayıpların azaltılması yönünde ise halen yapılması gereken çok şey var. Çünkü son 20 yılda, olası bir depremin ekonomi üzerinde yaratacağı risk, Türkiye ekonomisinin büyümesine paralel bir şekilde arttı.

Uzun vadeli rekabet gücü ve başarı için özel sektör dayanıklılıkla ilgili yatırımlara yönelmeli

Rapora göre özellikle KOBİ’lerin en çok etkilendiği fiziksel tesis, ekipman, iş gücü, tedarik zinciri ve altyapı hizmetleri alanlarında işletmelerin hem potansiyel risklere hazırlıklı olmasının sağlanması hem de olası etkilerde toparlanma sürelerinin hızlandırılması, doğal afetlerin Türkiye ekonomisinde yaratacağı riskin azaltılmasında kritik önem taşıyor. Ancak Türkiye’de halen doğal afet ve kriz durumlarında devlet desteği bekleniyor. Halbuki ulusal ve uluslararası tedarik zincirlerine dahil olmak için işletmelerin artık yalnızca kendi operasyonel dayanıklılıklarına odaklanmadıklarının; kentsel iklim dayanıklılığını artırma yükünü kamuyla birlikte omuzlayarak, kendi pazarlarına ve tedarik zincirlerinin dayanıklılığına yatırım yapmaya başladıklarının belirtildiği raporda, “Türkiye’de de bu algının değişmesi, özel sektör başta olmak üzere tüm paydaşların kendi riskini sahiplenmesi ve üzerine çalışması daha sağlıklı olacaktır. Çünkü dayanıklılıkla ilgili yatırımlar ve stratejik ortaklıklar uzun süreli rekabet gücü ve başarının anahtarıdır. Bu kapsamda özel sektörün dayanıklılık algısının ‘paylaşılan sorumluluk’ yönünde evrilmesi en önemli önceliklerden biri olarak görülmektedir” görüşlerine yer verildi.

Ümit Boyner: “Küresel sorunlar, özgün çözümler ve işbirliği gerektiriyor”

İşletmelerin olası afetlere ve krizlere karşı dirençlerinin artırılması, bugün, küresel ölçekte Birleşmiş Milletler ve ülkelerin, kendi gündem ve kalkınma planlamalarında, önemi giderek artan bir konu olarak tartışıldığını belirten Hedefler İçin İş Dünyası Platformu Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, deprem ve sel gibi doğal afetler ve iklim değişikliğinin son yıllarda Dünya Ekonomik Forumu raporlarında kalkınmanın önündeki en önemli tehdit olarak yer aldığını ifade etti. Özellikle iklim değişikliğine bağlı olarak gittikçe artan kuraklık ve aşırı hava koşulları nedeniyle yaşanan insani ve ekonomik kayıpların önemli ölçüde artış gösterdiğini söyleyen Boyner; 

“20 yıl önce binlerce insanımızı kaybettiğimiz 17 Ağustos Depremi’nin acısını halen hissediyoruz. Doğal afetler sadece fiziki altyapımıza ve ekonomimize zarar vermekle kalmıyor, insani ve toplumsal acıdan önemli travmaları beraberinde getiriyor. CBi Türkiye tarafından hazırlanan bu rapor da esas itibarıyla işletmelerin ve özel sektörün, bu travmaların insani, toplumsal ve ekonomik etkilerini azaltacak stratejiler geliştirmesi ve sorumlulukların kendi içinde paylaşılmasına rehberlik etmeyi hedefliyor. Günümüz dünyasında artık kapsayıcı ve çok paydaşlı işbirliği ağları ile Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları doğrultusunda inisiyatifler hayata geçiyor. Çünkü küresel sorunlar, çok paydaşlı işbirliği ağlarıyla özgün çözümler gerektiriyor” dedi. 

Orhan Turan: “Krizlerden sonra ekonominin hızlı toparlanması KOBİ’lerin dayanıklılık gücüne bağlı”

Raporun, doğal afet sonrası toparlanmayı hızlandıran en önemli etkenlerden birinin ekonominin dayanıklılığının sağlanması olduğunun fotoğrafını, net bir şekilde çektiğini söyleyen TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, “Oysa işletmelerin afetlere dayanıklılığına yönelik çalışmaların sınırlı olduğunu biliyoruz. Mevcut KOBİ’lerin yaklaşık yüzde 30’unun sigorta poliçesine sahip olduğu tahmin ediliyor. Acil durum eylem planına sahip olma oranı veya düzenli risk değerlendirmesi yapma oranı daha da düşük düzeyde. Deprem riskinin ekonomik boyutu özellikle son 20 yılda yaşanan hızlı kentleşme göz önüne alındığında artıyor. Çünkü ekonomimiz yalnızca büyümedi, aynı zamanda kentleşti. 1999 Marmara Depremi’nde Kocaeli’nde olan işletme yoğunluğu, bugün deprem bölgesinde bulunan birçok kentimizde var. Nüfusumuzun yüzde 80’i ve Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde 83’ü, 30 büyükşehirde toplanmış durumda. Dolayısıyla KOBİ’lerin dayanıklılığının artırılması, olası bir afet veya kriz durumunda yaşanabilecek risklerin azaltılması ve ekonominin hızlı toparlanması, her zamankinden daha büyük önem taşıyor. TÜRKONFED olarak; UNDP işbirliğiyle Hedefler İçin İş Dünyası ve CBi Türkiye platformlarının katkılarıyla, KOBİ’leri küresel risklere hazırlamaya ve bu risklerden yeni ürün ve hizmetler geliştirmek gibi fırsatlar yaratmalarını sağlamak üzere bilinçlendirmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Claudio Tomasi: “Dayanıklı bir toplumun baş aktörlerinden biri özel sektör”

UNDP Türkiye olarak destekledikleri çalışmaların önemli bir boyutunun ekonomik, çevresel ve sosyal sistemleri değişen risk profiline karşı dayanıklı kılmak ve bu amaçla yeni çözümler üretmek olduğunu belirten Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) Türkiye Mukim Temsilci Vekili Claudio Tomasi, dayanıklı olmanın hem sürdürülebilirliğin hem de rekabetin temel özelliklerinden biri olduğunu vurguladı. Dayanıklı bir toplumun baş aktörlerinden birinin özel sektör olduğunun altını çizen Tomasi, sözlerini şöyle sürdürdü: “Son yıllar Türkiye’nin hem dinamik bir ekonomiye, hem de hızla değişen bir risk profiline sahip olduğunu gösterdi. Bu rapor yakın geçmişte özel sektörün risklerden nasıl etkilendiğini incelemekte, geleceğe dönük öngörüler paylaşmakta ve daha dayanıklı bir ekonomi oluşturmanın yollarını aramaktadır. Deprem ve yangının en önemli riskler olduğunu düşünürken, küresel iklim değişikliğine bağlı afetler ve risk profillerindeki değişimin yanı sıra Suriye Krizi gibi bölgesel olayların da Türkiye’ye etkileri artıyor. Hızla değişen bir dünyanın Türkiye ekonomisine etkisi kaçınılmaz. Özel sektörün ve onunla birlikte büyüyen kentlerin, yeni yönetim anlayışları, ortaklıklar ve uygulama çözümleri geliştirmeleri gerekiyor.” dedi.

Raporun, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşma yolunda TÜRKONFED ve UNDP ortaklığında kurulan CBi Türkiye platformuna başlangıç için bir yol haritası çizmeyi amaçladığını ifade eden Tomasi, “Burada sunulan yol haritasının tüm paydaşları bir araya getirmesini diliyor, önerilerin Türkiye’nin rekabet gücüne, ülke ekonomisine, sanayi ve bölgesel kalkınmaya katkı sunmasını umuyorum.” diye konuştu.

Raporun tamamı için: http://www.turkonfed.org/Files/ContentFile/cbi_raporu_2019.pdf

Paylaş: