Süleyman Onatça'nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yatırımcı Danışma Konseyi: Batman Toplantısı Konuşması

Süleyman Onatça'nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yatırımcı Danışma Konseyi: Batman Toplantısı Konuşması

Sayın Valim,

Değerli Büyükelçi konuklarımız, Değerli TÜSİAD Başkanı,

Sayın federasyon ve dernek başkanlarım ve değerli üyeleri, Hanımefendiler, Beyefendiler,

“Doğu ve Güneydoğu Anadolu Yatırımcı Danışma Konseyi: Batman Toplantısı”na hoş geldiniz.

Sizlerin de çok yakından takip ettiği gibi, ülkemiz için, bölgemiz için tarihsel bir dönüşümün eşiğindeyiz. Adı ‘Barış’la anılan bir süreçte Batman’da sizlerle birlikte geleceğe yönelik planlarımızı paylaşıyor olabilmekten son derece mutluyuz.

Sözlerime, Batman’da böylesine güzel bir aktiviteyle bir araya gelmemizi sağlayan her kuruma ve kişiye teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum.

Türkiye, kendi içerisinde barışı sağlayamamanın bedelini ağır ödedi. Kaybedilen canlara paha biçilemeyeceğini biliyoruz. Hiçbir maddi değerin bir ananın yanan yüreğindeki acıyı ödeyemeyeceğini de biliyoruz. Bu nedenle, bugünkü barış ve huzur ortamının değeri çok büyük.

Bölgede bugün esen olumlu hava bölgenin yatırım imkanlarının da konuşulabilmesini sağlıyor. Cizre’den sonra, Batman’daki bu toplantıya iş insanlarının gösterdikleri yoğun  ilgi, bu durumun canlı kanıtı.

Değerli Arkadaşlar,

TÜRKONFED olarak çalışmalarımızın yoğunlaştığı alanların başında bölgesel kalkınma geliyor. Geçtiğimiz günlerde ‘Orta Gelir Tuzağı’ndan Çıkış: Hangi Türkiye?’ raporumuzun ikinci cildini kamuoyuyla paylaştık. Bu çalışmamızın temel bulgusu, hedeflediğimiz gibi 2023 yılında 2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmamız, ihracatımızı 500 milyar dolara, kişi başına gelirimizi de 25 bin dolara çıkartabilmemiz, bir başka ifadeyle ülkemizin orta gelir tuzağından kurtulması için bölgesel farklılıkları kapatmamız gerektiği.

Değerli Konuklar,

Türkiye, uzun yıllardan beri kanadı kırık bir kuş gibi uçmaya çalıştı. Şimdi bütün dileklerimiz barış merheminin bu yarayı iyileştirmesi yönündedir.

Raporumuz, Türkiye’nin orta gelir tuzağından kurtulması için bölgesel farklılıkları kapatmamız gerektiği bulgusunu içeriyor. Çalışmada değerli hocalarımız ülkemiz için iki bölgeli bir genel denge modeli geliştirdiler. Bu modeli kullanarak yaptıkları hesaplamalar şimdiye kadarki ezberlerimizi bozacak nitelikte. Kısaca çalışmamızda şu nokta ortaya çıkıyor: Eğer, doğu ve güneydoğudaki illerimiz daha hızlı kalkınırsa, bu batıdaki illerimizin de yararına. Çünkü, bu sayede doğuda oluşacak pazar hacmi, batıda üretim yapan girişimcinin de işinin gelişmesini sağlayacak.

Oysa şimdiye kadar hep bunun tersi olmuştu. Güvenlik harcamaları nedeniyle hep batıdan doğuya kaynak aktarımı olmuştu. Bu kaynak aktarımı batıda gelir seviyesini düşürürken, doğuda ise artırmadı. Çünkü kaynaklar büyümeyi hızlandırabilecek verimli alanlara, altyapıya, eğitime, insan kaynaklarının gelişmesine gitmek yerine güvenlik  için harcanmış oldu.

Geçen gün AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Sayın Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin son 30 yılda bölgede barışı tesis edemeyişinin bedelini 2.5 trilyon TL ile ifade etti. Oysa bu parayı üretkenliği artıracak alanlara yatırabilirdik.

Son çalışmamızdaki model ortaya koyuyor ki, doğuda üretkenliğin artışına katkıda bulunacak her türlü kaynak, kendisinden daha büyük bir etkiye yol açacak. Üretkenlik artışı sağlamanın ilk yolu altyapı yatırımları. Son yıllarda hükümetimizin bölgeye yapmış olduğu altyapı yatırımları, bölgenin iş ortamının gelişmesi için gereken ilk ivmeyi sağladı. Diyebiliriz ki bu altyapı yatırımları, çok kıymetli bir zemin sağladı; ancak doğuyla batı arasındaki farkı kapatmak için daha fazlasına ihtiyaç var.

Bölgedeki iş ve yatırım ortamının düzelmesi açısından ikinci olarak teşvik sistemi geliyor. Son teşvik uygulaması, geçmişe oranla yatırımcı için büyük avantajlar sağlıyor. Ancak üretkenlik artışı sağlayamadığımız takdirde, en cömert teşvikler bile, tek başına doğu-batı farkını kapatmayı sağlamaz.

TÜRKONFED olarak Türkiye’nin doğusu ile batısı arasındaki farkın kapatılabilmesi için işe eğitimden başlamak gerektiğine inanıyoruz. Neredeyse tüm illerimizde ortalama eğitim süresi 5 ila 8 yıl arasında değişiyor. Urfa ve Ağrı’da ise maalesef 5 yılın bile altına iniyor. Bu eğitim profili ile bugünün dünyasında tüketicilerin tercih ettikleri teknolojik ürünleri üretemeyeceğimiz aşikar. Eğitimin sadece süresi değil kalitesinin de artırılması gerekiyor. Öğrencilerimize yaratıcılıklarını artırabilecekleri iyi bir eğitim verebilmemiz gerekiyor. Bunun için altyapıları güçlü olmak koşuluyla yeni üniversiteleri ve mesleki eğitim merkezlerini yoksulluk tuzağındaki bölgelerimizde konuşlandırmayı öneriyoruz.

Doğunun kalkınmasını hızlandıracak önemli bir hamlenin de etrafındaki iller için çekim merkezi olacak iller yaratmak olduğunu düşünüyoruz. Türkiye’nin doğusunda, güneyinde ve kuzeyinde 3 İstanbul’a daha ihtiyaç var. Bölgedeki illere yaptığımız ziyaretlerde görüyoruz ki Doğu’nun İstanbul’u olmaya aday epey sayıda ilimiz var. O yüzden doğumuzda gerçekleştirilecek yeni İstanbulların altyapısında hızlı davranılması gerektiğini belirtiyoruz.

Bölgeler arası gelişmişlik farkını gidermek üzere uygulanacak projeler için Türkiye’nin finansman kaynağına ihtiyacı bulunuyor. Bunun için "Bölgesel Kalkınma Bankaları Sistemi" geliştirmeyi öneriyoruz. Bu bankalar, bir taraftan kamu politikalarının hedeflerine ulaşmasını kolaylaştırırken, diğer taraftan ticari prensiplere göre kredi kurumları gibi yönetilerek piyasayla olan bağlantıyı sağlamalılar. Bu bankalar, mevduat bankalarıyla rekabet içerisinde olmamak için mevduat kabul etmeyecek olup, kaynaklarını piyasaya çıkartacakları ticari borçlanma kâğıtlarıyla sağlayabilirler. Bu bankaların bölgenin kendine has dinamikleri üzerinde uzmanlaşarak hem projeleri, hem de bireysel girişimcileri destekleyebileceklerini düşünüyoruz.

Bu üç koşulun yerine getirilmesi, bölgede yatırımların önünü açmaya yeterli olacaktır. Bu yatırımlar bölge içinden olabileceği gibi dışarıdan da olabilir.

Bölgeye yapılacak yatırımları iş insanları kendi başlarına yapabilecekleri gibi, ortaklıklar yoluyla da yapabilirler. Nasıl ki Türkiye’den yatırımcılar Avrupalı, Asyalı, Amerikalı yatırımcılarla Türkiye’de ve bölge ülkelerinde ortak yatırımlar yapıyorlar, bu sayede rekabet  avantajlarını  birleştirebiliyorlarsa, aynı şekilde Türkiye’nin doğusundaki ve batısındaki iş insanlarının da rekabet avantajlarını birleştirmelerinin bölgedeki iktisadi hayata çok büyük olumlu katkısı olacağını düşünüyoruz.

Bu amaçla Bölgeler Arası Ortak Girişim Projesi, yani BORGİP adıyla yeni bir proje başlattık. Bu proje dahilinde bölgede odaklanacağımız sektörler ve illerde, bölge ve bölge dışı iş insanları arasında işbirliği olanaklarının geliştirilebileceği bir zemin oluşturmayı hedefliyoruz. Bugün aramızda Büyükelçiler ve ekonomi müşavirleri de var. Bölgenin sadece iç pazar için değil, aynı zamanda Asya ve Ortadoğu pazarlarına ulaşmak için de çok sayıda avantaj barındırdığını bilmem söylememe gerek var mı?

Nasıl ki bugün dünya ticaretini şirketler arası ticaret biçimlendiriyorsa, Türkiye içinde de bölgeler arasındaki ekonomik işbirliklerinin gelişmeye çok açık bir alan olduğunu düşünüyoruz. Bu işbirlikleri hayata geçmeye başladığında Batman’ın ve tüm görece düşük gelirli diğer illerimizin İstanbul’dan aşağı kalır yeri olmayacak.

Sayın Bakanım, Değerli Konuklar,

Bugün zengin Türkiye’de vatandaşlarımız, Portekiz’in yaşam standartlarına sahip. Yoksul Türkiye’deki vatandaşlarımız da Ermenistan’ın yaşam standartlarında hayatlarını sürdürüyor. 2025 yılına geldiğimizde zengin Türkiye, İtalya’nın bugünkü yaşam koşullarına ulaşacak, yoksul Türkiye ise Çin olacak. Az önce sıraladığım öneriler hayata geçirilirse, zengin Türkiye, 2025 yılında İngiltere düzeyine, yoksul Türkiye ise Sırbistan düzeyine ulaşacak.

Sözlerimi, orta-gelir tuzağından da orta-gelişmiş demokrasi tuzağından da kurtulmak için elimizde çok önemli bir fırsat olduğunu vurgulayarak tamamlamak istiyorum. Demokratikleşme adımlarının devamının gelmesiyle, bu sürecin yeni bir Anayasa ile taçlandırılmasıyla hepimiz özlemini çektiğimiz yarınlara bir adım daha yaklaşmış olacağımızı düşünüyorum.

TÜSİAD ve TÜRKONFED’in bu etkinliğinin bu sürecin küçük bir adımı olarak değerlendirilmesini arzu ediyorum. Zira çok sevdiğim bir Kürt Atasözünü hatırlatmak istiyorum. “Rêya dirêj bi gavên biçûk dest pê dike.” yani deniyor ki, “Uzun yol küçük adımlarla başlar.”

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Paylaş: