TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman ONATÇA'nın Hatay Toplantısı Açılış Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman ONATÇA'nın Hatay Toplantısı Açılış Konuşması

Sayın Valim,

Hatay SİAD ve DASİFED’insayın Başkanları ve değerli üyeleri,

Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden toplantımıza katılmak için Hatay’a gelen dernek ve federasyonlarımızın değerli üyeleri, sayın Basın Mensupları,

Türk Girişim ve  İş  Dünyası Konfederasyonu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu önemli toplantıya katıldığınız için hepinize teşekkür ediyorum.

Özellikle toplantıya ev sahipliği yapan ve bizleri büyük bir misafirperverlikle ağırlayan Hatay

SİAD Başkanımız Gülay Gül ve DASİFED Başkanımız Recep Atakaş’a teşekkür ediyorum.

Federasyon ve dernek başkanlarımızla birlikte bu toplantıyı özellikle sıcak gelişmelerin yaşandığı Hatay’da yapmayı arzu ettik. Hatay’a destek olmak, moral vermek istedik. Tüm Türkiye’ye ve dünyaya, sınır ötesindeki savaş haline rağmen Hatay’ın normal yaşantısını sürdürdüğünü, ancak yine de Hatay ekonomisinin gelişmelerden ciddi biçimde olumsuz etkilendiğini anlatmak için buraya geldik.

Ülke olarak zor ve hassas bir dönemden geçiyoruz. Yakın coğrafyamızda yaşanan sıcak olaylar, ülkemizi de etkiledi ve en uzun sınırı paylaştığımız Suriye ile ilişkilerimizde hassas bir döneme girdik. Hatay bu durumdan derinden etkilendi. Hatay, can ve mal emniyeti bakımından kırsal kesindeki birkaç münferit olay dışında bir sorun yaşamadı. Bu konuda hükümetimiz ve devletimize olan güvenimiz tamdır. Ama Güney sınırının kapanması Hatay’ı ekonomik olarak vurdu. Birçok iş insanı, karayoluyla nakliyat yapamadığı için ihracat taahhütlerini yerine getiremez hale geldi. Suriye’de yatırım yapanlar birdenbire ortada kaldı. Bunun zincirleme olumsuz sonuçları olabilir ve etkisi bölge dışına taşabilir. Bunu buradan tüm Türkiye’ye duyurmak istiyoruz.

Değerli konuklar,

Yaşanan sorunla ilgili çözüm arayışlarımızı ve önerilerimizi dile getirmeden önce, izin verirseniz bu noktaya nasıl geldiğimizi kısaca bir hatırlatmak istiyorum:

Suriye’de, Mart 2011’de, kitlesel ölçekli rejim karşıtı gösteriler patlak verdiğinde, hükümet reform yasasını yürürlükten kaldırdı ve gösterileri sadece sert ve askeri yöntemlerle bastırmaya çalıştı. Bu da, Suriye’deki toplumsal istikrarın ve birliğin büyük ölçüde dağılmasına yol açtı.

2011 yılının son aylarında, sizlerin de bildiği gibi, BM ve Arap Birliği tarafından temsilci olarak atanan Kofi Annan bir barış ve müzakere planı ortaya koydu. Ancak uygulamaya 12 Nisan

2012’de geçmesi gereken “Annan Planı” hala hayata geçmedi ve Suriye’de devam eden şiddet olayları sonunda bir iç savaş boyutuna ulaştı.

Ülkemiz ise, Kasım 2011’de Suriye’ye yönelik ekonomik, siyasi, diplomatik yaptırım kararları alarak, Şam rejimi ile ilişkilerini rejim değişikliği gerçekleşene kadar askıya alma yönünde bir adım attı.

2012 sonbaharına gelindiğinde ise, Türkiye’nin Suriye muhalefetine lojistik, siyasi, ekonomik ve diplomatik destek veren bir ülke konumuna geldiğini, Suriye kaynaklı olduğundan şüphe duyulan bazı terör olaylarının ülkemiz içinde yükseldiğini, 100 bini aşkın Suriyeli mültecinin Türkiye’ye sığındığını ve sınır boylarının kırsalında yolunu şaşırmış olduğunu sandığımız bazı top mermilerinin can ve mal kaybına yol açtığını görüyoruz.

Mevcut durum, sınır komşumuzla aramızdaki iplerin iyice gerilmesine yol açmış durumda. Öyle ki Meclisimiz tezkere kararı almak zorunda kaldı.Bir yandan Suriye’de çatışmalar tırmanırken,  bir yandan da Türkiye uluslararası arenada sesini duyurmak için diplomatik çalışmalarını sürdürüyor.Ancak özellikle uluslararası arenada, Suriye krizinde ön saflarda yer alan Türkiye’nin BM, Avrupa Birliği ve ABD’den yeterince destek göremediği anlaşılıyor.

Yaşanan  olaylardan tüm halkımız gibi TÜRKONFED olarak biz de derin üzüntü ve endişe duyuyoruz.

Biz savaş isteyen değil, bölgesinde barış isteyen bir ülkeyiz. Ulu Önder Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” ilkesini benimsemiş bir ulusuz. Hükümetimizin önceliğinin de bu olduğunuve sorunun çözümü için uluslararası camia ile birlikte hareket etmeyi önemsediğini ve diplomatik çözüm yolları arayışını sürdürdüğünü biliyoruz.

Gelgelelim, bir süredir devam eden gerginlikler bölge ekonomisine ciddi şekilde darbe vurdu.

Sizlerin de bildiği gibi Suriye ile önemli bir ticari ortaklığımız vardı:

İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2000’li yıllardan itibaren hızlı bir artış gösterdi. Suriye ile gerçekleştirilen ihracatta ise en önemli rolü sınır illerimiz oynuyordu:Gaziantep, Hatay, Kilis, Mardin, Mersin, Osmaniye ve Şanlıurfa gibi Doğu Akdeniz ve Güneydoğu’nun incisi illerimiz…

Geçtiğimiz 10 yılda; Şanlıurfa, Adana, Hatay ve Mersin’in toplam ihracatları içerisinde Suriye’nin payı ciddi bir artış kaydetti.

Ancak şimdi tüm bu olağanüstü gelişmeler ve iç karışıklıklar bu illerimizin ihracatını derinden etkiledi.

·Ocak-Ağustos 2011 döneminde ihracat rakamları 1,2 milyar dolar seviyelerinde iken 2012 Ocak – Ağustos döneminde bu rakam 360 milyon dolar seviyesine indi. Bu da yüzde 70 oranında bir düşüş demek oluyor.

·Hatay   ise   bu   düşüşten   en   çok   etkilenen   illerimizden   biri… Suriye’ye ihracatta Gaziantep’ten sonra başı çeken Hatay’ın ihracatı yüzde 50 oranında azalmış durumda… Değerli Konuklar,

Bildiğiniz gibi Hatay, Anadolu'nun en eski yerleşim merkezlerinden biri… Ulusların ve kültürlerin beşiği…Anadolu ile Orta Doğu arasında bir köprü ve önemli bir ticaret merkezi…Ancak bugün Hatay’ın parlayan yıldızı ışığını yansıtamıyor. Ekonomisi tamamen içine kapanmış durumda…

Suriye ile yaşadığımız gerginlik yakın bölgelerle ticaretimizi etkiledi.Suriye’yi çıkış noktası olarak kullanarak Orta Doğu ülkeleriyle ticaret yapan sanayici, nakliyeci, ithalat ve ihracatçılarımızın ticari ilişkileri durma noktasında…Suriye’den transit geçiş olanaksız hale  geldi. Suriye ve Ortadoğu’ya karayolu ile ihracat amaçlı gerçekleştirilen ulaşım ve taşımacılık faaliyetleri büyük oranda sekteye uğradı.Bu da ulaşım sürelerinin uzamasına, dolayısıyla nakliye maliyetlerinin artmasına yol açtı. Bu durum bölge illerindeki karayolu ulaştırma ve lojistik firmalarının finansal bir darboğaza girmelerine neden olabilir.

Firmalarımız sadece Suriye pazarında değil, geniş bir coğrafyada rekabet gücünü kaybetti. Geçmişte gelişen iyi ilişkilere dayanan güvenle Suriye’ye yatırım yapan girişimcilerimiz büyük bir kayba uğradı. Yatırımlarının ve alacaklarının akıbeti belirsiz… Bu durum, sanayicilerimizi, yatırımcılarımızı, ihracatçılarımızı büyük bir endişeye sürüklüyor.

Öte yandan Suriye krizinin etkisi, sadece dış ticarette değil, turizm sektöründe de kendisini göstermeye başladı. Hatay’a yılda 2,5 milyon turist girerken bugün giriş ve çıkışlar sıfırlandı. Hatay, Mardin ve Gaziantep’e alışveriş için düzenlenen günübirlik gezilerin sayısında ciddi bir düşüş var. Dolayısıyla bu illerde ticaret yapan esnafımız, girişimcimiz ciddi bir zarara uğramaya başladı.Üzülerek söylemek durumundayım ki, tüm bu ekonomik sonuçlar, firmalarımızı iflasa sürükleyebilir ve bölgemizde işsizlik istemediğimiz boyutlara ulaşabilir…

Değerli Konuklar,

Yaşanan tüm bu gelişmeler nedeniyle sadece ekonomimiz yara almadı, bölge huzuru da bozuldu. Suriyeli turistlerin yerini Suriyeli sığınmacılar aldı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği  tarafından açıklanan verilere göre yaklaşık 230.000 Suriyeli vatandaş ülkelerini terk ederek Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak’a sığındılar. Türkiye’de bulunan Suriyeli mülteci sayısının ise

100.000’in üzerine çıktığı belirtiliyor. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın sorumluluğu altında sınır bölgelerindeki çadır ve konteyner kentlere yerleştirilen Suriyeli mültecilerin bu kamplarda zor şartlar altında mücadele verdiği biliniyor. Öte yandan kısıtlı koşullar altında da olsa, bu insani yardımın bir yükü var ve bu yük Batılı ülkeler tarafından paylaşılmıyor.

Tüm bu olumsuz gelişmeler bugün Hatay ve çevre illerini etkiliyor gibi görünse de bu durum aslında buzdağının görünen yüzü gibi karşımızda…Bugün biraraya gelmemizin temelinde de bu yatıyor. Hatay örneğinden hareketle sürüklendiğimiz ekonomik gidişata nasıl dur diyebileceğimizi masaya yatırmak ve çözüm önerileri sunmak istiyoruz…Yoksa bu ekonomik sıkıntı tüm ülkeye sirayet edecek.

16 Federasyon, 130 dernek ve 11.000’i aşkın iş insanını bünyesinde barındıranTÜRKONFED olarak bu konuda biz de üzerimize düşen sorumluluğu bu şekilde yerine getirebileceğimizi düşünüyoruz.

Bu olaylarda açıkça taraf olan Türkiye’nin kararını siyasal olarak tartışmak değil amacımız; Hükümetimizin sağduyusuna güveniyoruz çünkü… Ancak bölgede yatırımları olan, bölgeyle yakın ticari ilişkileri olan iş insanlarının hükümetimizden beklentilerini paylaşmakbizim yükümlülüğümüz.Birazdan değerli katılımcılarımızla bölge sorunlarını masaya yatırarak çözüm önerilerimizi tartışacağız.

Bu bağlamda,

 

• Olayların  yarattığı  krizden  doğrudan  etkilenen  firmaların  vergi  borçları  ve sigorta prim ödemelerinin ertelenmesi,

• 1 yılı ödemesiz ve uzun vadeye yayılmış düşük faizli kredi olanağı sağlanması,

•  Suriye’de alacakları bulunan firmaların alacaklarına karşılık faizsiz kredi olanağı sağlanması,

•  Bölge turizminin yeniden canlandırılması için bölge illerinin tanıtılması,

•  Muhalif silahlı grupların özellikle Hatay ilini ve Türkiye’yi bir üs gibi gösteren söylemlerine ve tutumlarına müsaade edilmemesi gibi çözüm önerilerini de hep birlikte değerlendireceğiz.

Elbette en büyük temennimiz, bölgede barış, kardeşlik ve huzurun egemen olmasıdır.

Sadece bölge olarak değil ülke olarak da huzura ihtiyacımız var… Gün geçmiyor ki teröre bir şehit vermeyelim…Terör, Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki sorunların demokratik yöntemlerle çözümüne engel oluyor. Biz demokratik çözümün en önemli anahtarının yeni anayasa olduğunu düşünüyoruz. Yeni anayasa ile toplumun farklı kesimlerinin destekleyeceği bir çözüm bulacağımıza inanıyoruz. Bu noktada da çözümün bir parçası olacak çalışmalarımız olduğunu paylaşmak isterim.

Son olarak bölgedeki tüm bu ekonomik sıkıntı ve artan terör olaylarının toplumu bir sosyal patlamaya sürükleme noktasına getirebileceğini vurgulamak istiyorum. Bu gidişata dur demenin vaktidir. Hükümetimizin ülke ekonomimizin ve sosyal yaşamın bu olaylardan asgari zararla çıkması için gereken önlemleri alacağını ümit ediyoruz.

Toplantımızın verimli geçmesini diliyor, beni dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum.

 

Paylaş: