TÜRKONFED Yönetşm Kurulu Başkanı Celal Beysel'in 7. Olağan Genel Kurul Açılış Konuşması

TÜRKONFED Yönetşm Kurulu Başkanı Celal Beysel'in 7. Olağan Genel Kurul Açılış Konuşması

Sevgili TÜRKONFED’li dostlarım,

Değerli TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı, Değerli konuklar,

7. Olağan Genel Kurulumuza hepiniz hoşgeldiniz. TÜRKONFED Başkanı olarak son konuşmamda, hepinizi saygı ile selamlıyorum.

TÜRKONFED’in Yönetim Kurulu Başkanlığını 2006 yılı Haziran başında değerli kurucu başkanımız Enis Özsaruhan’dan teslim aldım. O günlerde konfederasyonumuzun şemsiyesi altında 7 federasyon, 69 dernek ve 7600 iş insanı vardı. Beş yıl içinde geldiğimiz noktada 12 federasyon, 102 dernek ve 10 bini aşkın işinsanını bünyemizde toplamış bulunuyoruz. O günlerde, TÜRKONFED kelimesini insanlara heceleyerek öğretme çabası içerisindeydik. Bu gün, bürokrasiden seçilmişlere, sivil toplum kuruluşlarından medyaya her kesim, TÜRKONFED’in adını biliyor.

Görev yapan yönetim kurulu üyelerimizle birlikte bu noktaya ilişkileri ilmek ilmek örerek, Anadolu’yu adım adım gezerek geldik. Bir elin parmakları adedinde dahi olmayan profesyonel kadromuzun ve danışmanlarımızın becerileri, siz üyelerimizin fedakar katkıları, başta başkanları olmak üzere TÜSİAD yönetim kurulunun ve profesyonellerinin desteği sayesinde serpildik, büyüdük. Geldiğimiz noktayı yeterli buluyor muyuz? Kuşkusuz hayır. Ama fena bir başlangıç olmadığını düşündüğünüzü umuyorum.

TÜRKONFED’in son beş yılı Türkiye’nin çok ilginç ve değişimlerle dolu bir dönemine isabet ediyor. Göreve geldiğimde Türkiye’nin AB ile müzakerelerde yaptığı hızlı başlangıç yavaşlamaya yüz tutmuştu. Makroekonomik reformların mikroekonomik reformlarla sürdürülmesi gereği ortaya çıkmıştı. Demokratikleşme paketleri, ekonomik ve hukuk alanında yapılan reformlar bir anda duralamış, değişim rüzgarı dinmişti. O dönemde yaptığım konuşmalara, TÜRKONFED Başkanı olarak basına verdiğim demeçlere bakıldığında, içeriğin bu uyarılarla dolu olduğunu görürsünüz.

Beş yıl süresince, parti kapatılmasına karşı sesimizi yükselttik, toplumsal konsensüsle ve oldubittiye getirilmeden yeni bir Anayasa yapılması için ısrarcı olduk. Demokrasi ve laiklik arasında bir seçim yapmanın yanlışlığını vurgularken, insan haklarından taviz vermenin mümkün olmadığını savunduk.

Tüm demokratik açılımları sonuna kadar destekledik ama verilen sözler tutulmayınca eleştirmekten geri durmadık. Küresel mali kriz kapımıza geldiğinde soğukkanlılığımızı koruduk ama alınması gereken önlemleri sürekli tekrarladık. İktidarıyla muhalefetiyle iletişime en çok ihtiyacımız olan anlarda üslupsuzluğu sonuna kadar eleştirdik. Ve bütün bunları her zaman kelimelerimizi dikkatle seçerek ifade ettik, kendi sözlerimizin şehvetine kapılmadık.

Saydığım bu konular genelde politik içerikli çalışmalar sayılabilir. Bu konularda söz söylemek, çalışma yapmak, bizim seçimimiz olmamıştır. Yine de politik söylemlerde ülke gerçeklerimiz nedeniyle, üyelerimizin iş hayatlarını, günlük yaşamlarını ve genel olarak ekonomimizi ilgilendirdiği için ve kanaat önderleri olarak sessiz kalmadığımız  konularla sınırlı olmasına azami dikkat göstermeye gayret ettik. Bu alanda attığımız her adımda, söylediğimiz her sözde, gönüllülük, bağımsızlık, tarafsızlık ve şeffaflık ilkelerini ön planda tuttuk. Biz biliyoruz ki bu ilkeler, bir çağdaş gönüllü sivil toplum örgütü için zaten olmazsa olmaz ilkelerdir. Yine biliyoruz ki, Türkiye’de bu ilkelere bağlı kalmanın bir bedeli vardır.

Bizler, siz değerli üyelerimizin desteği sayesinde bu bedelin ödenmeye değer bir bedel olduğuna inandık ve çizgimizi hiç bozmadık.

TÜRKONFED olarak son 5 yılda kendi alanımızda önemli çalışmalar da gerçekleştirdik. Ülke refahının eşit dağılmasına yönelik olarak bölgesel kalkınma ve bunun uzantısı olarak da kalkınma ajansları, TÜRKONFED’in kuruluşundan itibaren odaklandığımız  konuların başında geldi. Bir yandan akademik çalışmalar ve sempozyumlarla teorik alanda birikim yaratırken, diğer yandan da kalkınma ajanslarına demokratik katılım sağlayarak, hayatın pratiğinde varlık gösterdik. Türkiye’de 2004 yılında henüz DPT haricinde hiçbir kesimin  adını dahi bilmediği ajansların oluşum sürecini takip ettik, yerel ve sivil unsurları güçlü ajanslar talep ettik. Kalkınma ajansları konusundaki 2010 yılı raporumuz her kesimde yankı uyandırdı.

Benzer biçimde mesleki eğitim konusu henüz Türkiye’nin gündeminde bile değilken, aynen kalkınma ajanslarında olduğu gibi odak noktamız oldu ve bu konuda çok kapsamlı çalışmalar gerçekleştirdik. Yaşam boyu eğitimin ülke gündemine girmesinde önemli bir rol oynadık. Mesleki eğitimin finansmanında ülkemizde bugün uygulanan finansman modeli 2007 yılı raporumuzda yer alarak yol gösterici oldu.

Geçtiğimiz dönemde gurur duyduğumuz etkinliklerimizden biri de iş dünyasında kadının rolü üzerine yaptığımız çalışmalardır. Kadının evde oturmasının büyüyen Türkiye için  büyük kayıp olduğunu ortaya koyarak, kadının iş hayatına katılmasının önündeki engelleri araştırdık. Öncelikle mevcut durumun tespiti ve daha sonra da finansman, eğitim ve hukuk alanlarında önerilerimizi hazırlamak için hem akademisyenler hem de farklı yörelerden kadınlarla yaptığımız çalışmaların sonuçlarını kamuoyu ile paylaştık. Yeni yasa önerileri getirdik. Bunları kadın milletvekillerine sunduk. Raporumuzda yer bulan, meclis çatısı altında kurulacak bir “kadın-erkek eşitliği komisyonu”, bugün “Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu” adı altında yürürlüktedir. Kadına yönelik çalışmaların her alanda sürmesi tüm sivil toplum kuruluşlarının önceliği olmalıdır diye düşünüyorum.

Tüm bu konularda inançlarımız doğrultusunda iktidar ile ters düşmek pahasına da olsa eleştirilerimizi sakınmadık. Gerektiği zaman da muhalefetin iddialarına ters düşmek pahasına, iktidara desteğimizi sakınmadık.

Bir başka temel konumuz ise üyelerimizin önemli bir çoğunluğunu oluşturan KOBİ’lerin sorunlarının daha iyi anlaşılmasına yönelik çalışmak ve çözüm önerileri geliştirmekti. Bu konuda çok farklı çalışmalar gerçekleştirdik. KOBİ’lerde finansmana erişim, ARGE ve inovasyon sorunları, 2009 raporumuzun konusuydu. Geçtiğimiz Temmuz ayında, KOBİ’lerin alacaklarını geç tahsil etmelerinin en büyük finansman sorunu olduğunu ortaya koyduk. AB’de mevcut bir kanunun ülkemize girmesi için Bakanlıklar nezdinde yaptığımız çalışmalar sonucunda, yeni Ticaret Kanunu’nun 1530’uncu maddesi oluştu. Bu kanunun TÜRKONFED’in teklifi olmasını, ismimizin daha iyi duyulması için bir fırsat olarak değerlendirdik.  Aynı  şekilde sanayi stratejisine eklenen, makro ekonominin yanına mikro ekonominin de desteklenmesi konusunun ve “önce küçüğü düşün” sloganının sahibi de TÜRKONFED’dir.

Bu ve benzer konularda ülkemiz iş hayatına ve KOBİ’lere katkımız, bizim için her zaman gurur kaynağı olacaktır.

Geçtiğimiz yıl, bir yandan gelenekselleştirdiğimiz yıllık raporlarımızı ve toplantılarımızı gerçekleştirmenin yanısıra, örgüt ağımızı genişletme ve bölge kalkınmasında daha etkili olma konusuna ağırlık verdik. Amacımız kalkınma ajansları ile federasyonlarımız, derneklerimiz, ezcümle üyelerimiz arasındaki ilişkiyi güçlendirmek, ajansların faaliyet ve projelerini bölge iş insanlarına tanıtmak, ajanslarla, merkezi hükümet ve ilgili diğer kurumlarla ilişkileri güçlendirmekti.

Her sene çeşitli toplantıları vesile ederek ülkenin farklı kentlerinde üyelerimizle bir araya  gelir görüş alışverişinde bulunurduk. Ama 2010 yılında daha çok yol yaptık, daha çok kente gittik ve yüz yüze ilişkilerimizi daha da geliştirdik. Bunun sonucu olarak yeni derneklerimiz ve DOKASİFED, TRAKYASİFED ve BAKSİFED adlarıyla, üç yeni federasyonumuz oldu. Bu çalışmalarımızda TÜSİAD hep bizimleydi.

2011 yılında da bu amaçla pek çok şehirde gerçekleştireceğimiz toplantılarda bu çalışmamızı sürdüreceğiz.

Değerli dostlarım,

Geçtiğimiz aylarda bildiğiniz gibi Türkiye Sanayi Stratejisi 2011-2014 açıklandı. TÜRKONFED üyelerimizi yakından ilgilendiren bu konuyu yakın takibe aldı. Strateji belgesinin açıklanmasının ardından, Sanayi Bakanlığı liderliğinde kurulan "sanayi stratejisi izleme komitesi" içinde yer aldı. Bunun anlamı şuydu: Hükümet, ülkenin sanayi stratejisini kendi kurduğu bir grup kamu kuruluşu ve STK’larla birlikte yapıyor, TÜRKONFED de bu grupta gerektiği şekilde yer almış durumda.

Sanayi Bakanlığı tarafından açıklanan Sanayi Stratejisi’nin etkin takibi için TÜRKONFED bünyesinde “Sanayi Stratejisi İzleme Grubu” oluşturmaya karar verdik. Halihazırda TÜRKONFED çatısı altında kurulmuş olan Sektörel Danışma Konseyi yönetiminde kurulacak söz konusu gruba, sektörel dernek temsilcilerinin yanı sıra, arzu eden TÜRKONFED Yönetim Kurulu üyeleri de katılabilecek.

Sevgili arkadaşlarım,

Yaklaşık iki ay sonra önemli bir genel seçim bekliyor ülkemizi. Bu durum ister istemez zaten kutuplaşmanın had safhaya ulaştığı toplumumuzu psikolojik olarak daha da geriyor. İktidar ve muhalefet tarafından kullanılan siyasi üslup ise toplumu yatıştırmak yerine adeta yangına körükle gidiyor.

Şeffaflık ve çağdaş demokrasi adına büyük ümit bağlanan Ergenekon soruşturmasında, adaletten çok siyaset kokan tartışmalara girilmiş olması, bu sürecin daha da zorlu geçeceğinin bir göstergesi. Benzer şekilde, Kürt açılımı adına seçim öncesi tırmandırılan gerilimin, konunun barışçıl yollardan ve süratle çözülmesine engel olacağından endişe etmekteyiz.

Başımızı kendi ülkemizden ve toplumumuzdan kaldırdığımızda ise ne yana baksak kapkara bulutlar var. Japonya’yı arka arkaya vuran deprem, tsunami ve nükleer felaket, sadece Japonya’yı değil, hepimizi derinden sarstı. Böylesi büyük bir felaketle karşılaşan Japon halkı için en içten dualarımızı gönderiyoruz. Nükleer felaket, tüm dünyayı nükleer enerjinin riskleri konusunda bir kez daha düşünmeye sevk etti. Ülkemizde de, bir taraftan nükleer enerjiye olan mecburiyetimizi görürken, diğer taraftan bu konuda kafa karıştırmaktan öteye gitmeyen, rasyonel olmayan kayıkçı kavgasına şahit olmaktan rahatsız oluyoruz. Bu durum dahi sanayi stratejisinde STK’ların varlıklarının önemini gözler önüne seriyor.

Bir iki cümle ile de Ortadoğu’ya değinmek istiyorum. Libya’ya yapılan müdahale, hepimizi bir kez daha diktatörlerin kendi halklarına uyguladıkları baskıya dünyanın nasıl bir tepki vermesi gerektiği konusunu düşünmeye yönlendirdi. Tunus’ta işsiz bir kişinin kendini protesto amacıyla yakmasıyla başlayan ve domino etkisi ile ülkeden ülkeye sıçrayarak süren halk hareketleri, kanımca yakın tarihin en önemli döneminin başlangıcını işaret ediyor. Diktatörlükler diyarı Ortadoğu için artık geriye dönüş yok. Umalım ki, bu süreç olumlu sonuçlansın, dünyanın bu parçası artık sorunlu bir bölge olmaktan kurtulsun ve yıkılan diktatörlüklerin yerini demokratik yönetimler alsın.

Son değinmek istediğim konu, Anayasamız. Bildiğiniz gibi TÜRKONFED olarak Anayasa’nın temel hak ve özgürlükler başta olmak üzere birçok açıdan yeni baştan düzenlenmesi gerektiğini, parçacı yaklaşımların sorunu daha da karmaşıklaştıracağını daha önce çok ifade etmiştik. Yeni Anayasa’nın nasıl hazırlanması gerektiği konusunda değerli hocaların da desteğini alarak bir çalışma da gerçekleştirmiştik. Geçtiğimiz hafta içinde TÜSİAD’ın, seçimlere çok az kala, çok iyi bir zamanlama yaparak kamuoyu ile paylaştığı ve birey haklarını ön plana alan Anayasa çalışmasını son derece önemsiyoruz. Özellikle din ve vicdan özgürlüğü ve kimlikler konularındaki özgürlükçü yaklaşımları, toplum olarak özlediğimiz ve hak ettiğimiz bir anlayışın savunucusu. Yeni, demokratik ve özgürlükçü bir anayasanın toplumsal uzlaşma ile hazırlanabilmesi için seçim barajının kaldırılması çok önemli. TÜSİAD’ın bu önerisinin başta yöneticilerimiz olmak üzere, toplumun tüm kesimlerinde çok dikkatle tartışılması ve değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Değerli dostlarım,

Genelde sivil toplum kuruluşlarında, özellikle de gönüllü STK’larında uzun başkanlık dönemlerinin doğru olmadığına inanıyorum. Bu inancım doğrultusunda biraz sonra yapılacak yönetim kurulu seçimlerinde ben aday olmayacağım. Bu görevi, kan değişimi sayesinde TÜRKONFED’e yeni bir heyecan, değişik bir vizyon getirecek bir yönetim kurulu ve Başkan’a bırakacak olmanın huzuru içindeyim.

Benim STK sevdam, 1978 yılında TÜSİAD’dan sonra kurulan ilk SİAD olma  onurunu taşıyan Bursa SİAD’da, 1983 yılında başladı. 1988’de TÜGİAD ile başka bir vizyon yakaladım. 1993’te girdiğim siyasi parti ve ARI grubu, sosyal hayatımızın derinliklerini ve insanımızı bir başka perspektiften tanımama neden oldu. Mesleki eğitim raporumuzdan da tanıdığınız BEGEV, meslek eğitimi konusundaki bilgi birikimimin kaynağı oldu. TÜRKONFED’de ise, 25 senelik sivil toplum birikimlerimi, tecrübelerimi kullanabildiğim bir ortam buldum. TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanlığı benim için her zaman bir gurur kaynağı oldu. Bu görevi heyecanla ve keyifle yaptım. Bu süreçte sizler de benim bu görevi yapmamı kolaylaştırdınız. Bana destek oldunuz, tenkitlerinizde yapıcı, övgülerinizde bonkör davrandınız. Bir STK’nın başkanı olarak daha ne isteyebilirdim ki?

TÜRKONFED görevim bana gerçekten çok şey kattı. Bu koltuğa oturduğum ilk günkünden daha birikimli, daha olgun, dostluklar açısından daha zengin bir insan olarak ayrılıyorum başkanlıktan.

TÜRKONFED’in önemini sadece iş dünyamız ve ülke ekonomisi açısından görmek çok eksik değerlendirme olur. Ülke siyaseten büyük bölünmüşlükler yaşarken, resmi ve gayrı resmi tüm kurum ve kuruluşlar ya bir tarafta ya da öbür tarafta konumlanmışken, başarıları ve başarısızlıklarının ölçütü ya da nedeni bu taraflılık üzerine inşa ediliyorken, TÜRKONFED’in tarafsız, şeffaf, bağımsız yerinin ne kadar doldurulamaz olduğunu gördüm.

Lütfen bu şeffaflık, bağımsızlık ve gönüllülük ile laiklik ve insan hakları, çağdaş hukuk düzeni ve demokrasi haricinde hiçbir ideolojiye taraf olmama felsefesinin kıymetini içinizde hissedin.

Bu prensiplerin, uğruna kişisel fedakarlık yapılabilecek önemde olduğunu hiç unutmayın.

Gönüllü sivil toplum kuruluşları, özellikle kuruluş dönemlerinde, hassas bünyeye sahiptirler. Bu yapılarda çalışanlar, gönüllü olmanın, kendilerinden bir şeyler vererek katılımcı olmanın verdiği alınganlık, kırılganlık hassasiyetini taşırlar. O nedenle, birbirimizi kırmamaya özen gösterelim. Özellikle Başkan ile hemfikir olmadığınız dönemlerde, tenkitlerinizin yapıcı olmasına, onun enerjisini tüketecek bıktırıcılığa varmamasına dikkat edelim. Benim yönetim kurullarım, bu konuda bana çok yardımcı oldular, yeni başkana da bu tavrın sürmesi, onun bu zor görevde şevkini korumasına destek olacaktır.

Konuşmamı, BUSİAD’ın kurulmasında fikir babalığı yapmış olan,17 sene başkanlık koltuğunda oturduğu için zaman zaman saygı sınırları dahilinde eleştirmiş olduğum rahmetli Doğan Ersöz’ün öğretici bir cümlesiyle bitirmek istiyorum.

Gönüllü STK’lara seçilmiş olanlar, bu görevi yaparken sinirlerini evlerinde, gardroblarında bırakmalıdırlar.

Yeni  yönetime ve başkana başarılar diliyor, beni  dinlediğiniz için hepinize saygı ve şükranlarımı sunuyorum.

Paylaş: