IV. ULUSLARARASI KURUMSAL YÖNETİM ZİRVESİ ''DENGELER NEREDE OLUŞACAK?'' AÇILIŞ KONUŞMASI

IV. ULUSLARARASI KURUMSAL YÖNETİM ZİRVESİ ''DENGELER NEREDE OLUŞACAK?'' AÇILIŞ KONUŞMASI

Sayın Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Başkanı, Sayın TÜSİAD Başkanı,

Değerli dernek üyeleri ve katılımcılar,

 

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği tarafından bu yıl dördüncüsü düzenlenen Kurumsal Yönetim Zirvesi’nde hepinizi saygı ile selamlarım.

 

2008 yılından bu yana düzenlenen bu zirvelerin, hızla gelişmekte olan özel sektörümüz için büyük önem arz eden bir konuya dikkat çekiyor. Dikkat çekmekle de kalmayıp, Türk özel sektöründe kurumsallaşmayı hızlandırıcı bir işlevi olduğu da açık.

 

Şirket içi demokratik katılım kanallarının açık olduğu, keyfilikten uzak, hukuka ve kurallara bağlı, şeffaf yönetim anlamına gelen kurumsal yönetim, ülkemizde her geçen gün daha çok sayıda şirket tarafından uygulanıyor.

 

Bu durumu yakından izliyor, gelişmelerden mutluluk duyuyoruz.

 

Kurumsal yönetim bir teknik ya da bir uygulamadan önce zihniyet değişimi gerektiren bir sistemdir. Ve tabii en zor olan da kafaların dönüşümüdür. Tüm olumlu gelişmelere rağmen, gidecek çok yolumuz olduğunun farkındayız.

 

İşte bu zirve ve benzer etkinlikler, eksiklerin bilincinde olmamızdan kaynaklanıyor.

 

Tam da bu noktada sözü, yönetim kurulu başkanlığını yaptığım TÜRKONFED’e ve üyelerinin kurumsallaşma sorunlarına getirmek istiyorum. Birçoğunuzun bildiği gibi TÜRKONFED, Türkiye’nin tüm bölgelerinden iş insanlarının hem sektörel hem de bölgesel olarak örgütlenerek oluşturdukları, 10.000’in üzerinde girişimciyi bir şemsiye altında toplayabilmiş bir konfederasyondur. Bağımsızlık ve gönüllülük, gururla ifade ettiğimiz en temel iki özelliğimizdir. Tüm bu özellikleri bir arada toplayabilen Türkiye’nin en büyük iş in örgütü olduğumuzu düşünüyoruz.

 

Bizi çok destekleyen TÜSİAD da üyelerimiz arasında olmakla birlikte, TÜRKONFED üyelerinin yüzde 95’ini KOBİ’ler oluşturur. KOBİ’ler ülkemizdeki tanımı gereği 250 kişiden az insan istihdam eden,yıllık net satış hasılatı 25 milyon TL’yi aşmayan işletmelerdir. Ülkede istihdamın % 78’i, üretimin % 55’i KOBİ’lerin çalışmaları sonucunda oluşmaktadır. 2009’da ihracatın %60’ını KOBİ’ler gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla bu şirketler bir taraftan ekonominin önemli birer aktörüdürler; diğer taraftan, toplumsal huzurun ve barışın sağlanmasında önemli rolleri vardır. Ancak üzülerek kabul etmek zorundayız ki biraz önce bahsettiğim kurumsal yönetimi uygulayan şirketler arasında KOBİ’lere pek rastlayamazsınız.

 

KOBİ’ler ağırlıklı olarak aile şirketleridir. Ataerkil yönetim tarzı, profesyonelleşme oranının düşük kalmasının önemli bir sebebidir. Bunun sonucunda yönetim kararlarında katılım, demokratik yönetim, hesap verebilirlik ve şeffaflık gibi konular arzu edilenin altındadır. Kayıt dışı ekonominin bir kısmının kaynağının da, TÜİK tarafından sayısı 2.5 milyon olarak ifade edilen 1-250 kişi arasında çalışanı olan firmalar ve girişimciler olduğunu da kabul etmek gerekir.

 

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki, kurumsal yönetim sayesinde kaynaklar daha verimli yönetilebiliyor, finansman kaynaklarına ulaşım kolaylaşıyor, yatırım güvenilirliği gibi temel konularda olumlu gelişmeler oluyor. Tam bu noktada KOBİ’ler açısından adeta kısır bir döngü ile karşı karşıyayız. Belli bir ekonomik ve zihinsel düzeye gelmeden kurumsal yönetim

 

gerçekleştirilemiyor, kurumsal yönetim gerçekleşmeden istenilen ekonomik ve zihinsel düzeye erişmek zor oluyor.

 

Bugün büyük firmalar süratle kurumsallaşır, çağa ayak uydurur, büyüme yolunda önemli adımlar atarken, KOBİ’ler neden yerinde sayıyor? Ülkemizde 20 – 250 arasında çalışanı olan ve yine TÜİK tarafından sayıları 39 bin olarak verilen KOBİ’ler kurumsal yönetime geçme konusunda önemli adaydırlar. Ancak onlar neden bu konuda, büyük firmaların becerisini göstermiyorlar?

 

Bu soru, bu platformda sorulması gereken önemli bir sorudur. Zira büyük firmalara hizmet verecek, onların inovasyon, ar-ge faaliyetlerini ucuzlaştıracak, onların gelişmesine destek olacak kuruluşlardır, KOBİ’ler.

 

ABD firmalarını ve onların etrafındaki KOBİ’lerle ilişkilerini inceleyiniz. Birçoğunun, kurumsallaşmış KOBİ’lerle ilişkilerinin onlara ne denli destek olduğunu göreceksiniz. Ülkemizde, özellikle 20-250 çalışanı olan ve kurumsallaşmanın güçlü birer adayı olmakla birlikte bu kapıdan geçmekte zorlanan KOBİ’lerin önünde pek çok engel sayabiliriz.

 

KOBİ denen kuruluşları emeklerken ayağa kalkmaya çalışan bebelere benzetebiliriz. Bu kırılgan yapıların kilit noktalarına becerilerine bakmadan aile elemanlarının yerleştirilmesinin, profesyonellere güvenilmemesinin, kurumsallaşamamasının sadece girişimcilerin rasyonel düşünememelerinden kaynaklandığını ileri sürmek, onlara haksızlık olur. Bu sorunda sistematik, hukuki, etik, vergisel vesair dışsal hataların rolleri yadsınamaz.

 

Birkaç örnek vermek gerekirse:

 

Bu KOBİ’lerin haksız rekabete, kötü niyetli profesyonellere karşı ne gibi hukuki kalkanları vardır? Vergisini, özellikle personeli için verdiği istihdam vergisini tam olarak veren bir KOBİ, kurumsallaşmasını sağlayabilecek iyi bir profesyonele maaşını nasıl öder?

 

Borçlar kanunumuz, Ticaret kanunumuz, KOBİ’leri destekliyor mu? 50 kişilik bir KOBİ’nin devlet tarafından konmuş tüm kurallara uymasının yıllık maliyeti ya da kıdem tazminatı yükü, KOBİ’nin kurumsallaşması önünde engel midir?

 

Bu ve zamanınızı almamak için sıralamadığım diğer sorular, bugün siz değerli hazıruna önemsiz gelebilir. Ama eğer kurumsallaşmanın Türkiye çapına yayılması isteniyorsa ve bu değerli sivil toplum kuruluşunun misyonu buysa, KOBİ’lerin kurumsallaşmasının önemini de görmenizi ve projektörlerinizin biraz da bu küçük, önemsiz sorunlara çevrilmesini naçizane tavsiye etmek istiyorum.

 

Beni bugün buraya çağırmanızın, bu kürsüde söz vermenizin, bu gerçeği sizinde görmüş olmanızın bir ifadesi olduğunu düşünüyor, beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum.

Paylaş: