Celal Beysel'in Gaziantep Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü Toplantısı Açılış Konuşması

Celal Beysel'in Gaziantep Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü Toplantısı Açılış Konuşması

Sayın Vali,

Sayın TÜSİAD Başkanı,

Sevgili iş insanları ve değerli basın mensupları

Bugün Gaziantep’te sizlerin arasında olmaktan mutluluk ve gurur duyuyorum. Bu toplantıyı düzenlememize yardımcı olan DOGÜNSİFED Başkanımız Tarkan Kadooğlu ve DASİFED Başkanımız Süleyman Onatça’ya teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Bundan bir süre önce TÜRKONFED’in 2010 yılındaki ilk Başkanlar Konseyi’ni Bandırma’da gerçekleştirdik. O toplantıda, TÜSİAD’la birlikte Anadolu’nun çeşitli kentlerinde düzenleyeceğimiz Bölgesel Kalkınma ve İş Dünyasının Rolü toplantılarını Antep’te başlatacağımızı ve yıl içinde daha birçok kentimizi de ziyaret edeceğimizi belirtmiştik. Amacımız bir taraftan ülke sathına yayılmış olan TÜRKONFED derneklerimizi ve federasyonlarımızı daha da güçlendirmek; diğer taraftan küresel krizin yaralarını sarma döneminde bölgesel farklılıkların ortadan kaldırılmasında önemli rol oynayacağına inandığımız Kalkınma Ajanslarının çalışmalarına TÜRKONFED olarak nasıl katkıda bulunabileceğimizi irdelemek, bu konuda farkındalık yaratmak.

Geçen sene hepimiz tarihi şiddette bir krizle sarsıldık. Geçmişe bakınca, bu tür krizlerin ardından ekonomik, hatta siyasal sistemlerin altüst olduğunu ve büyük değişimler yaşandığını görüyoruz. 1929 Büyük Bunalımı’nın getirdiği sıkıntıları ve bundan kısa süre sonra çıkan 2. Dünya Savaşı’nı, bunun getirdiği değişimleri düşünün. Küresel boyutta alınan  önlemler, krizin 1929 boyutlarına gelmesini engelledi. Yine de küresel ekonominin çok boyutlu değişimlere uğrayacağını söylemek kehanet sayılmamalı.

Bugün Avrupa’daki bazı ülkelerin halini görüyorsunuz. Avrupa Birliği üyesi olmak, hatta Euro bölgesi ülkesi olmak bile, krizi kolay atlatmaya yetmedi. Buna karşılık bir bakıyoruz ki kriz Çin ve Hindistan gibi bazı ülkeleri teğet geçmiş.

Eskinin zengin ülkelerinin dünya ekonomisinden aldıkları pay bu krizle birlikte biraz daha küçüldü. IMF verilerine göre, 2000’li yıllarının başında gelişmiş ülkelerin dünya ekonomisindeki payı %50’ydi. Bazı ekonomistler, bu payın önümüzdeki on sene içinde %30’a gerileyeceğini öne sürüyor. Bu, sadece dünya ekonomisinde değil, dünya siyasetinde de dengelerin değişeceği anlamına geliyor.

Dünyadaki bu yeni dengeler Türkiye’yi de etkileyecek. Nitekim bu dönüşümün etkilerini artık somut olarak gözlemlemeye başladık. Son birkaç hafta içerisinde Türkiye’nin dış politika adımları bu değişimin ipuçlarını veriyor. Geçen hafta içinde bir TÜRKONFED heyeti olarak elimizi kolumuzu sallayarak, vizesiz gittiğimiz Suriye’de Türkiye’nin dış politikadaki adımlarının bu ülkede yarattığı olumlu izlenimleri ve karşımıza çıkan fırsatı iyi değerlendirmemiz gerektiğini bizlere bir kez daha gösterdi.

Peki ekonomik yapımız küresel bir aktör olmak için yeterli mi? Yoksa güçlendirilmesi gereken hususlar var mı?

Bu sorunun yanıtı tabii ki evet.

Türkiye 2001 yılından bu yana ekonomisini güçlendirmek doğrultusunda çok önemli kazanımlar elde etti. Küresel kriz karşısındaki performansımız bunu ortaya koyuyor. Özellikle bankacılık sektörümüzün sağlamlığı küresel krizdeki başlıca avantajımız oldu. Ama her sektörümüz yeterince güçlü değil. Maalesef ülkemizdeki bazı sektörlerimizin ve bazı bölgelerimizin, ortalamanın bir hayli altında kaldığını ve özellikle KOBİ’lerimizin krizden ziyadesiyle etkilendiklerini biliyoruz.

Yeni dönemde küresel dinamikler, tüketim, üretim ve yatırımlar için yeni sektörlere ve yeni yerlere işaret edecek. Üretimde, tüketimde ve finansman mekanizmalarında meydana gelecek bu değişimler, şirketlerimizi de değişmeye zorlayacak. Yeni oluşan şartlar finansal mimariyle beraber girişimciliğin ve tedarikçi-ana firma ilişkilerinin de değişmesini, KOBİ’lerin yeniden yapılanmasını gerektirecek. Bu değişime ayak uydurmak, son dönemde komşularımızla artan işbirliğinin somut sonuçlarının alınabilmesi için de şart.

Bir örnek vereyim. Geçen sene krizin etkisi altında toplam ihracatımız %23 azalmıştı. Buna karşılık çoğunluğu komşularımız olan bazı ülkelerde ihracatın azalmak bir yana arttığını gördük. Ve bu ihracat artışı, çoğu kez kalkınmışlık seviyesi ortalamanın altında kalan sınır illerimizden geldi. Demek ki, doğru bölgesel kalkınma politikaları uygulanırsa, bundan sadece o kentler değil, tüm ülke avantajlı çıkar.

Elimizde bu amaçla kullanabileceğimiz önemli bir aracımız var: kalkınma ajansları…

TÜRKONFED olarak daha kuruluş aşamasından itibaren çok önemsediğimiz ve mercek altına aldığımız Kalkınma Ajanslarının ne olduğuna kısaca bir bakalım.

Kalkınma Ajansları bölgelerarası gelişmişlik farklarını gidermek, az gelişmiş bölgelerin kalkınmasını sağlamak ve sürdürülebilir gelişmeyi sağlamak amacıyla oluşturuldu. Amaç, Avrupa Birliği’nin senelerdir başarıyla uyguladıkları bölgesel kalkınma politikalarının ülkemizde uygulanmasının sağlanmasıydı.

Biz de TÜRKONFED olarak yıllardır çalışmalarımızın önemli bir bölümünü bu konuya ayırdık. Çünkü kalkınma ajanslarının, devlet ve özel sektör arasında dinamik bir işbirliği sağlanması, bölgesel potansiyelin harekete geçirilmesi, yatırımların bölgeye çekilmesi  ve yerel aktörlerin etkinleştirilmesi gibi temel konularda önemli bir araç olacağına inanıyoruz. Ayrıca ajansların kamu, özel sektör, STK ve üniversitelerin bir araya getirmesi sayesinde, yerel paydaşların ortak çalışmasına ve kalkınma politikalarının oluşmasına zemin hazırlayacaklarını düşünüyoruz.

Bu inançla, konuyla ilgili çeşitli raporlar hazırladık, sempozyumlar düzenledik, devletin ve hükümetin farklı birimlerindeki yetkilileriyle defalarca bu konuyu görüştük.

Şunu çok açık belirtmeliyim ki, bu ajansların yapısında çok ciddi bir sorun var. Yerel dinamikleri harekete geçirmesi planlanan, sivil toplum kuruluşları ve özel sektörün kendi bölgelerinde söz sahibi olmalarını sağlayacak olan kalkınma ajanslarında devlet kurumlarının dengesiz temsili söz konusu.

Biz TÜRKONFED olarak bu durumun, klasik merkeziyetçi yaklaşımın bir devamı olduğunu, devletin bu denli dengesiz temsil edildiği bir örgütlenme tipinde yerel dinamiklerin verimli çalışmasının mümkün olamayacağını düşünüyoruz.

Ajans çalışmalarına aktif olarak katılan arkadaşlarımızın görüşleri de başlangıçta yaptığımız uyarıların doğruluğunu teyit eder nitelikte adeta. Ajansların faaliyetlerine baktığımızda şunları görüyoruz:

-Ajanslar genel olarak merkeziyetçi bir zihniyetle kurulmuştur.

-Ajansların bir bölümü hibe çağrılarına çıkmış, projeler desteklenmeye başlamıştır, ancak kuruluş çalışmaları arzu edilen hızda değildir.

-Üç il dışında, yönetim kurullarında sivil toplum ve yerel bilgi temsil edilmemektedir. Kanunda yer almasa dahi, Kalkınma Kurulu Başkanı’nın Yönetim Kurulu toplantılarına davet edilmesi, ajansların etkinliğini artırıcı sonuçlar verecektir.

-Ajansların kuruluş kanununda, bulunduğu bölgedeki üretimi dünya pazarlarına tanıtmak, bölgenin sosyo-ekonomik verilerini ortaya çıkarmak, yerli ve yabancı yatırımcıları çekmek için tanıtım çalışması yapmak gibi görevleri de vardır. Bu yöndeki çalışmalar ikinci planda kalmaktadır.

-Kalkınma Ajansları modelinin bir bölgesel gelişim politikası aracı olarak kullanımı konusunda bilgi eksikliği mevcuttur.

Bu eleştirilerimizi daha önce de çeşitli platformlarda dile getirdik. Genel anlamda hükümetlerimizin son yıllardaki yaklaşımlarına bakınca her şeyin sadece Ankara’dan planlandığı merkezi anlayıştan uzaklaşıyor olduğumuzu görüyoruz. Dolayısıyla Kalkınma Ajanslarındaki merkeziyetçi tavır yanlışının zaman içerisinde nasılsa giderileceğini düşünüyor ve ajansları bugünkü durumuyla dahi tüm gücümüzle destekliyoruz.

Kuruluşlarından bu yana TÜRKONFED üyeleri olarak Kalkınma Ajansları’ nda görev alarak, enerjimizi bu örgütlere aktarmayı önemli bir sorumluluk olarak gördük. Bugün çeşitli bölgelerdeki 38 derneğimiz 15 ajansın kalkınma kurulunda yer almaktadır. Ege Genç İşadamları Derneği İzmir Kalkınma Ajansı Yönetim Kurulu’ndadır. DASİFED Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Onatça ise Çukurova Kalkınma Kurulu Başkanı olmuştur. Kendisinin deneyimleri önümüzdeki dönem çalışmalarımızda da bize önemli ölçüde ışık tutacaktır.

Değerli dostlarım,

Bugünkü toplantımızı Gaziantep, Adıyaman, Kilis bölgesinin iş insanını dinlemek, gördükleri sorunları ve fırsatları kayda geçirmek, tartışmak, bölgenin ilerlemesi için sinerji yaratmak için düzenliyoruz. Toplantımızın bir parçası olan Dünyada ve Türkiye’de Değişim; Bölgesel Çözümler panelimizde DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürü Nahit Bingöl, Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. Bülent Özkan ve çok değerli hocamız Doç. Dr. Alpay Filiztekin ile küreselden yerele ekonomideki değişimleri, sizlerin beklentilerini, bölgenin şartlarını tartışacak, ortak akıl oluşturmaya çalışacağız.

Toplantımızın bölge kalkınmasına ve TÜRKONFED’in gelişmesine fayda sağlamasını diliyor, beni sabırla dinlediğinişz için teşekkür ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Paylaş: