Avrupa Birliği Sürecinde Mesleki Yerlilikler ve Sektörel Beklentiler Açılış Konuşması

Avrupa Birliği Sürecinde Mesleki Yerlilikler ve Sektörel Beklentiler Açılış Konuşması

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Üyesi İlknur Denizli'nin, 8 Mayıs 2007 tarihinde İzmir'de ''Avrupa Birliği Sürecinde Mesleki Yerlilikler ve Sektörel Beklentiler'' konulu bir konuşma gerçekleştirdi.

Avrupa Birliği’ne giriş hazırlıklarını sürdürdüğümüz bu dönemde Türkiye, sahip olduğu genç nüfus nedeniyle önemli avantajlara sahiptir. Ancak AB’ye girişimizin AB toplumu tarafından arzu edilmesi için nüfusumuzun genç olması yeterli bir kriter değildir. Bu gençlerin aynı zamanda çağın gerektirdiği niteliklere de sahip olmaları gerekir. Aksi takdirde genç nüfusumuz AB toplumu nezdinde vasıfsız kalabalıklardan başka bir şey olmazlar.  Bu durum da Türkiye’nin tam üyeliği yönünde bir avantaj değil, tam tersine, büyük bir dezavantaj oluşturur.

Biz Türk sanayicisi olarak bu durumu tüm açıklığıyla görebiliyoruz. Kaldı ki nitelikli genç nüfus sadece Avrupa Birliği üyeliği için değil, kendi kalkınmamız için de şarttır. Bırakınız AB’nin ihtiyaç duyabileceği vasıflı elemana sahip olmayı, bugün bizim sanayicimiz dünya ile rekabet edebilme yolunda kendi için gerekli olan “yeni teknolojiyi kullanacak eleman” bulamamaktadır.

Bu gerçek birçok platformda farklı sivil toplum örgütleri tarafından dile getiriliyor. Türkiye’nin çeşitli yörelerinden 9000 iş insanını temsil eden TÜRKONFED, 2006 yılı başında kaliteli mesleki eğitim talep etmekle yetinmeyi bir kenara bırakıp, bu konuda çözüm önerileri getirmek üzere çalışmalarımıza başladık. Mesleki eğitim çalışmalarımız dahilinde, TÜRKONFED gibi bir sivil toplum örgütü olan Eğitim Reformu Girişimi ile birlikte iki rapor hazırladık. Bu raporlardan ilkinde mesleki eğitimin yapısal sorunlarına odaklandık ve kısaca şu çözümleri önerdik:

-Ortaöğretimde akademik ve mesleki eğitim arasında program farklılıkları azaltılmalıdır

-Yaşam boyu öğrenme perspektifinde açık öğrenme ortamları oluşturulmalıdır.

-Meslek eğitiminde kamu-özel sektör işbirliği potansiyelinin hayata geçirilmesi için gerekli kanuni altyapı hazırlanmalıdır.

Ancak bu raporla yetinmedik ve “bu politika önerileri için maddi kaynağı nereden buluruz” sorusunu da kendimize sorduk. Bunun sonucu, kaliteli ve günün şartlarına çabuk adapte olabilen meslek eğitimi için ayağı yere basan, her şeyi devletten beklemeyen finansman önerileri de getirdik. Çalışmamızın sonucunda ortaya attığımız başlıca çözüm önerilerini şöyle özetleyebilirim:

-80’li yıllarda yaygın eğitime aktarılmaya başlanan kaynak, Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi içinde önceliğini giderek kaybetmeye başlamıştır. Oysa dünyada özellikle mesleki eğitimde yaygın eğitimin ağırlığı ve ona ayrılan fonlar artmaktadır. Ülkemizdeki durumun gözden geçirilmesi ve ayrılan kaynakların mümkün olduğunca sonraki yıllara devredilmeden kullanılması sağlanmalıdır.

-Yaygın eğitim hizmeti üreten özel kuruluşlar ile bu hizmeti talep eden kamu ve özel sektör kurumları arasındaki ilişkinin teşvik edilip kolaylaştırılması, güçlendirilebilmesi için gerekli kanuni alt yapı hazırlanmalıdır.

-Sanayi ve mesleki eğitim işbirliğinde organize sanayi bölgeleri (OSB) kaynaklarıyla hayırsever insanların bu yöndeki desteklerinin mesleki eğitimin geliştirilmesine yönelik olarak kullanmasının kanuni alt yapısı oluşturulmalıdır.

-İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken kaynak özellikle işsizliği azaltmaya yönelik kısa vadeli özel yaygın meslek eğitimini destekleyecek şekilde, raporda geliştirilen modeller çerçevesinde kullanılabilmelidir.

-Dünya Bankası, AB fonları gibi proje karşılığı fon kullandıran kaynakların mesleki eğitim veren ya da mesleki eğitimi destekleyen özellikle gönüllü sivil toplum örgütleri tarafından kullanılabilmesi için gerekli destekler verilmeli, ortam sağlanmalıdır.

Türkiye’de meslek eğitiminde kaynak eksikliğinden ziyade, kaynakların verimli ve hedefe kilitli olarak kullanılmaması sorunu vardır. Örneğin, işlevleri arasında istihdamı desteklemek, işsizlere yeni iş imkanı sağlamak da olan İşsizlik Sigortası Fonu’nda bu gün kullanılmadan bekleyen para miktarı 25 milyar YTL, yani yaklaşık 17 milyar dolardır. Bu büyük miktar, ülkemizin bir yılda her türlü eğitime harcadığı miktara yakındır.

Şimdi de sizlere, hazırlamış olduğumuz raporda mevcut fonların verimli olarak kullanılabilmesi için sunduğumuz önerileri özetlemek istiyorum:

Birinci modelde, işletmelerin ödediği işsizlik sigortası primi ile mesleki eğitim veren kurumlardan alacağı meslek ve beceri kazandırmaya yönelik hizmetler ilişkilendirilmektedir. (resim Model 1) Modelin ilk aşamasında işletmeler, çalıştırmış oldukları personel için ihtiyaç duyduğu eğitimi, kamunun meslek okulları ile yaygın eğitim veren özel mesleki eğitim kurumlarından talep etmektedir. Kurumlar talep edilen hizmeti sunmakta ve hizmetin bedelinin bir kısmını hizmeti talep eden kurumlardan, kalanını da getirilen sınırlar ve oranları çerçevesinde, Fon’dan almaktadır.

İkinci modelde konu ile ilgili çeşitli fonlar mesleki eğitim veren kurumlara, işletme giderleri ve  makine- teçhizat harcamaları için kullandırılmaktadır. Bu modelde, kaynağın önce bir havuzda (merkezi, yerel veya her ikisi birlikte) toplanması, havuzda toplanan bu kaynağın belli dağıtım kriterleri çerçevesinde eğitim kurumlarına aktarılması öngörülmektedir.

Merkezi havuz modelinde önerilen, (resim Model 2 a) çeşitli bütçe kaynaklarının, Dünya Bankası ve AB fonlarının yanında, İşsizlik Sigortası Fonu’na akan kaynağın % 4’ünün de bir havuzda toplanmasıdır. Örneğin, 2006 yılı için bu kaynak yaklaşık 213 milyon YTL’Yi bulur. Bu tutar mesleki eğitim veren orta öğretim okullarının 2006 yılı bütçesinde öngörülen toplam ödeneğin hemen hemen tümü kadardır.

Yerel havuz modeli de yine genel bir dağıtım sistemi üzerine kurulmuştur. (resim Model 2 b) Bu modelin merkezi değil, yerel katkılarla güçlendirileceği düşünülmektedir. Bu anlamda başta OSB olmak üzere mesleki eğitime destek verecek olan kesimlerin, örneğin sanayicilerin, hayırseverlerin, ticaret ve sanayi odalarının, Belediyelerin, yerel STK’ların Dünya Bankası fonları ile AB’den sağlayacağı hibe yardımların katkısı alınır ve yerel bir havuz oluşturulur. Bu sistem, yerel sahiplenmenin geliştirilmesi ve yerel talebin kaynağa dönüşmesi anlamında önemli görülmelidir.

Merkezi ve yerel havuz birlikte de kullanılabilir. (resim Model 2 c) Mesleki eğitim kurumlarına aktarılacak olan kaynak, merkezi ve yerel nitelikli kaynaklara bütçe kaynakları da ilave edilmek suretiyle bir bütün haline getirilebilir.

Üçüncü modelde ise, işletmeler önce staja aldıkları daha sonra da istihdam etmeye başladıkları öğrenciler için işsizlik sigortası ödemelerinin ilk yıl hepsini, izleyen iki yıl ise azalan oranlarda düşürülmek suretiyle bir kısmını ödemekten muaf tutulmaktadır. (resim Model 3)

Bu model doğrudan Fon ile işletmeler arasındadır. Prim muafiyeti hakkını alabilmek için yeni istihdam edilen kişinin talebeliğinde işletmede önce staj yapması, sonra da iş akdi ile işletmede çalışmaya başlaması gerekmektedir. Bu model ile amaçlanan, işletmelerin mesleki eğitim veren okulların öğrencileri ile ilişki kurmasının teşvik edilmesidir.

Bütün bu modellerde 2006 yılı sonunda kanunu çıkıp kurulmuş olan Mesleki Yeterlilik Kurumu’nun (MYK) çok önemli işlevi olacaktır. Bu kuruluş bir taraftan meslek standartlarının belirlenmesini sağlayacak, diğer taraftan özel yaygın eğitim kuruluşlarının verdikleri diplomaları akredite edecektir. Bu kurum sayesinde özel eğitim kuruluşlarının çıktı kontrolü, yani oralarda eğitim alan kişilerin kalitesinin denetlenmesi mümkün olacaktır.

Yaptığımız araştırmalar, konuştuğumuz yabancı kişi ve kuruluşlar göstermektedir ki Türk sanayicisi ve hayırsever insanı eğitime dünya ile kıyaslanamayacak ölçüde maddi destek vermektedir. Ancak bu desteğin bu güne kadar yeterince verimli olduğunu maalesef iddia edemiyoruz. Bunun sebebi de verilen desteğin genelde bina inşaatına harcanması, eğitimin içeriği ile maddi destek verenlerin ilişkisinin olmamasıdır.

Sanayi ve hizmet sektörlerinin nitelikli ara eleman ihtiyacı açıktır. O halde, durumdan vazife çıkartmalıyız ve verilen maddi desteğin yanında, eğitimin içeriği ve sistemi ile de uğraşmalıyız.

TÜRKONFED olarak bizim yaptığımız budur. Konfederasyonumuzun bu konudaki her türlü sorularınızın yanıtlanabileceği bir referans kaynağı olduğunu memnuniyetle ifade edebilirim.

Konuşmamın sonunda sizleri özellikle yaygın meslek eğitimi veren özel, çağdaş ve esnek kurumların kurulmasına vesile olmaya ve mevcut iyi örnekleri desteklemeye çağırıyorum.

Beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ederim.

Paylaş: